Her afette olduğu gibi 6 Şubat’ta da haberi alır almaz Türkiye’nin dört bir yanından deprem bölgesine koştular. Dokuz bin gönüllü madencimizden ilk ekip görevlendirme beklemeden depremden iki saat sonra enkazda çalışmaya başladı. Türkiye Madenciler Derneği İş Güvenliği Komisyonu Başkanı Göksel Alpaslan, Magma’ya madencilerimizi, depremin korkunç yıkımını ve Ömer’in hayata dönüş mucizesini anlattı.

Göksel Bey kaç yıldır madenlerde çalışıyorsunuz?

2000 yılından bu yana madenlerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ve Çevre disiplininde hem yurtiçi hem de yurtdışında görev yapmaktayım. Madenlerde çalışmaya 2000 yılında Türkiye’nin işletmeye açılan ilk ve tek altın madeni Ovacık Altın Madeni’nde başladım, beş yıl kadar İSG Müdürü olarak görev yaptım. Daha sonra Batı Afrika’da Gine’de bir İngiliz firmasına ait altın madeninde İSG ve Çevre Müdürü olarak üç yıl çalıştım. 2010 yılında Türkiye’ye dönerek merkezi Kanada’da bulunan Eldoradogold’un Türkiye iştiraki olan TÜPRAG Metal Madencilik’te İSG ve Çevre Müdürü olarak göreve başladım ve halen aynı firmanın Türkiye operasyonlarından sorumlu İSG Grup Müdürü olarak görev yapmaktayım.

Bu görevlerimin yanı sıra Türkiye Madenciler Derneği İş Güvenliği Komisyonu başkanlığını ve merkezi Brüksel’de bulunan Avrupa Madenciler Birliği EUROMINES’ın İş Güvenliği Komisyonu başkanlığını da yürütmekteyim. 2020’de İzmir depreminde beş gün ve son Kahramanmaraş depreminde 10 gün boyunca, İzmir orman yangınının yanı sıra Soma ve Ermenek maden kazalarında da arama kurtarma çalışmalarında ekibimle birlikte görev aldım, arama kurtarma çalışmalarında bulundum.

Depremde kaç madenci nerelerde görev aldı? Bu görevlendirmeler gönüllülük esasına göre mi yapılıyor? Koordinasyon nasıl sağlandı?

Kahramanmaraş depremine 9 binin üzerinde madenci arama kurtarma çalışmalarına katıldı. Bu madencilerin arasında yaklaşık 2 bin civarında eğitimli maden kurtarma personeli ve 7 binin üzerinde de gönüllü maden işçisi vardı. Madenciler depremin gerçekleştiği her ilde görev aldılar ve birçok ilçeye de ulaştılar. Bizler madenciler olarak arama kurtarma çalışmaları esnasında AFAD’ın görevlendirmesi doğrultusunda tamamladığımız her görev sonrası bir diğer göreve ve il veya ilçeye geçtiğimiz için tam anlamı ile il ve ilçe bazlı bir sayı vermek çok gerçeği yansıtmayacaktır.

Profesyonel maden kurtarma ekibinin bir üyesi olmak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kesinlikle gönüllülük esaslı bir süreç. Öncelikle ekibe katılmak için gönüllü olduğunuzu belirtmeniz gerekiyor. Sonrasında fiziksel ve mental sağlık kontrollerinden geçiyor ve uygunluk durumunda eğitimlere alınıyorsunuz. Bu eğitimler işletmeden işletmeye değişmekle beraber yaklaşık bir-bir buçuk ay kadar sürüyor ve bu eğitimleri de başarıyla tamamlamanız durumunda “Maden Arama & Kurtarma” ekibinin bir üyesi oluyorsunuz. Yıllar içinde becerileriniz ve liderlik özellikleriniz sizi bu ekipte ekip kaptanı ve eğitmen olabilmeye kadar götürüyor. Afetlerde bu ekipler son derece başarılı bir şekilde müdahale ve kurtarma faaliyetlerini yürütüyorlar ve son depremde de yaşadığımız gibi geniş çaplı yıkımlarda, bu eğitimli maden kurtarmacılara yardım eden gönüllü madenciler ile birlikte son derece etkin kurtarma yapabiliyorlar. Bahsettiğim bu eğitimli ekipler, bulundukları illerde AFAD’ın “Türkiye Afet Müdahale Planı”na dahil oluyor ve kentsel arama kurtarmada “Destek Ekip” görevi görüyorlar. Afet durumlarında da AFAD’ın çağrısı ve görevlendirmesi ile birlikte afet bölgesine gidiyorlar.

Son depremde Türkiye Madenciler Derneği İş Güvenliği Komisyonu depremin ilk saatlerinden itibaren ekipleri bölgelere gitmesi için hazır hale getirdi ve ilk ekip aslında görevlendirme beklemeden depremden iki saat sonra enkazda çalışmaya başlamıştı. Maden kurtarma ekipleri olarak bağlı olduğumuz Enerji Bakanlığı bünyesindeki Acil Durum Afet ve Kriz Yönetimi Koordinasyonu ile afetten etkilenen bölgelere öncelikle hava yolu ile daha sonra da kara yolu ile ekiplerimizle gitmeye başladık. Tüm bu koordinasyonu, Türkiye Madenciler Derneği İş Güvenliği Komisyonu çatısı altında yürüttük. Kurtarma çalışmaları süresince her ekibin görev aldığı bölgede ihtiyaçlar ve lojistik koordinasyon düzenli şekilde yürütüldü ve bağlı olduğumuz kurumlara da (AFAD ve Enerji Bakanlığı) bilgi paylaşımı yapıldı.


Gönüllü Madencilerimize Minnettarız 1

Domuz damı, yeraltı madenciliğinde kullanılan bir tür güçlendirme tekniği.Bu teknik sayesinde birçok enkazda kurtarma çalışmaları yapılabildi.

Yola çıkarken böylesine yıkıcı bir manzarayla karşılaşacağınızı tahmin ediyor muydunuz?

İzmir’den yedi kişilik öncü ekibim ve AFAD ekipleri ile birlikte askeri uçakla İncirlik askeri üssüne indik. AFAD askeri kargo uçağına kendi tırlarını ve araçlarını yüklediği için ekipmanlarımıza yer kalmamıştı ancak yöreye yakın olan diğer maden kurtarma ekipleri ile koordineli olduğumuz için Osmaniye’ye bizden önce karayolu ile giden diğer ekibe katılarak çalışmalara başlayabildik. Ekipmanlarımız karayolu ile daha sonra geldi. Osmaniye’ye vardığımızda depremin yol açtığı yıkım ile yüzleştik, aslında beklediğim bir tabloydu zira 6,9’luk İzmir depreminin yıkıcı gücünü görmüştüm ve yaşanan iki büyük depremin, yapı kalitesinin yüksek olmadığı bölgede daha büyük bir yıkıma yol açacağını tahmin ediyordum. Osmaniye’de yedi enkazda arama kurtarma faaliyetlerini tamamladık ve Hatay’a geçtik. Hatay’da depremin ağır tablosu ile yüzleştik, yıkımın büyüklüğünü tarif etmek imkânsızdı, şehir yerle bir olmuştu.

Madencilerimiz bir enkazda canlı olup olmadığı tespitini nasıl yapıyor ve sonrasında nasıl bir çalışıyor?

Bizlerde maalesef yabancı arama-kurtarma ekiplerinin sahip olduğu ses dinleme cihazları, termal kameralar ve köpekler mevcut değil. Genellikle dinleme yöntemine başvurduk ve canlı olma olasılığı olan bölgelerde de özellikle yabancı ekiplerden ses dinleme cihazları yardımı talep ettik. Canlı olma olasılığı olan yerlerde askeriyenin kullandığı termal sensörler yardımı ile kesin konum belirlemeye çalıştık. Konumu belirlenen enkaz altındaki kişileri gerek üstünün açılması gerek mümkün olan yerden galeri açma yöntemi ile farklı şekillerde ulaşarak kurtarmaya çalıştık.

Madencilerimizin uyguladığı “domuz damı” adı verilen tekniğini okurlarımıza anlatabilir misiniz?

Domuz damı, yeraltı madenciliğinde (özellikle kömür madenciliğinde) kullanılan bir tür tahkimat (güçlendirme) sistemidir. Domuz damı tekniği, madenlerde göçük tehlikesi bulunan alanlarda tavanı dikdörtgen veya kare prizma şeklinde destekleyen ve uygun boyutlarda kesilen ağaç blokların birbirini doksan derece kesecek şekilde, ikişer ikişer üst üste konulmasıyla oluşturulan ve tavanın çökmemesini sağlamak amaçlı yapılan bir tahkimat yöntemidir. Uygulaması hızlı ve pratiktir. Belli formda üst üste sıralanarak tavana kadar yerleştirilen kalasların ezilme, ses ve deformasyonlarına bakılarak, tavan yükünün arttığı anlaşılabilir ve madenciye, tavan göçüğü oluşmadan önce sinyaller verir, tecrübeli madenciler de bu yapıyı takip ederek tavan basıncını yorumlayabilir. Bu teknik ile göçüklerde galeriler oluşturarak ve bu galerileri de domuz damı tekniği ile güçlendirerek göçmemesini sağlıyoruz. Göçük altında yerini önceden tespit ettiğimiz kişilere açtığımız bu tünel ile ulaşabiliyor ve kurtarma yapabiliyoruz.

Depremlerin bu kadar büyük bir yıkım yaratmasının nedeni sizce nedir?

Bu konuda uzmanlar görüşlerini çok kez belirttiler. Aktif ve çok büyük depremler üretebilecek fayların bulunduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Elbette buna uygun yapılar yapmalı ve kentleşmemizi buna göre planlamalıyız. Ancak defalarca gördük ki zemin etüdü, yapı denetimi, depreme uygun bina inşası ve öncesinde onayı, imar afları, kullanılan bina inşaat metotları gibi birçok parametre depreme dayanıksız yapılar ve kentler oluşturdu. Şimdi ise bu yapılar insanlarımızı öldürüyor. Eğer bu uygunsuzluklar olmasa binalar belki de yıkılmayacak, yıkılsa bile canlı kurtarma olasılığı çok daha yüksek olan şekillerde yıkımlar olacak. Belki bu bakış açısı ile kimse bakmadı bugüne kadar ama şunu belirtmek isterim, birçok depremde gördük ki yapı kalitesi son derece düşük binalar maalesef sefertası tabir edilen şekilde yıkılıyor, bu tür yıkıma uğramış bina ile çok karşılaştık hem İzmir depreminde hem de Kahramanmaraş depreminde. Bu tür yıkılmış binalardan canlı kurtarma şansı son derece düşük zira binanın tüm katları birbirinin üzerine yıkılarak hiçbir yaşam boşluğu bırakmıyor. Oysa yapı kalitesi yüksek binalarda yıkım sonrası daha fazla yaşam boşluğu görebiliyoruz.


Gönüllü Madencilerimize Minnettarız 2

Madenciler yaklaşık 12 saat süren çabanın ardından, 17 yaşındaki Ömer’i sağ salim çıkarmayı başardı.

Bugüne kadar sayısız can kurtardığınızı tahmin ediyorum ama sizi en çok etkileyen bir kurtarma anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

Depremin beşinci günü Hatay’da iki bloktan oluşan büyük bir enkazda çalışırken gece saat 02.00’de İspanyol arama kurtarma ekibinden bir kurtarmacı yanında tercüman ile gelip bizi buldu. Bir enkazda 17 yaşında bir gencin enkaz altında canlı olduğunu ifade etti. Kendilerinin çıkaramadığını, ancak deneyimli madencilerin ekipmanları ile çıkarabileceklerini söylemesi üzerine tercüman ile birlikte şehirde madencileri aramaya başlamışlar ve en sonunda da bizi buldular. Öncelikle gerçekten canlı olup olmadığını doğrulatmak istedim zira bize de çok sayıda canlı ihbarı gelmekteydi. Acılı depremzedeler bizleri öncelikle kendi enkazlarına getirtebilmek için “enkazda canlı var” diyerek yönlendirmeye çalışmaktaydı. Bu elbette anlaşılabilir bir durum ancak bizler de görev aldığımız enkazda görevimizi yerine getirmeye çalışıyorduk ve her bildirime gitmemiz imkânsızdı. İspanyol kurtarma ekibi lideri bana video gösterdi. “Ömer” enkaz altında canlı ve ayakları sıkışmış durumdaydı. Hemen beş kişilik bir ekip oluşturarak o enkaza gittim ancak şehrin yolları da hasar gördüğü için ve trafiğin çok yoğun olması sebebi ile birkaç kilometrelik yolu 1,5 saatte alabildik. Sabaha karşı 04.00 gibi kurtarma çalışmasına başladık. İki katlı bir evin birinci katındaki Ömer’e ulaştığımızda İspanyol ekibinin sesi tespit ederek Ömer’in sıkıştığı yerde baş bölgesinde bir açıklık oluşturduğunu gördük. Durumu analiz ettiğimizde, bel bölgesine doğru düşmüş olan kirişin bedenini sıkıştırdığını ve üzerinde yattığı çekyatın kol dayama kısmının da ayaklarını sıkıştırmış olduğunu anladık. Ekibimizdeki doktorumuz gerekli sağlık müdahalelerini yaptı ve 100 saate yakın enkaz altında kurtulmayı bekleyen Ömer’in sağlık durumunu kontrol altına aldı. Öncelikle askıda olan kirişi hidrolik ram ile stabilize ederek binanın oturarak Ömer’in ayaklarını daha fazla sıkıştırmasını engelledik ve baş bölgesini genişleterek çıkarmaya çalıştık ancak bu maalesef mümkün olmadı, sıkıştığı boşluğu kamera yardımı ile inceleyince tek çarenin ayaklarını serbest hale getirmek olduğunu anladık. Bu amaçla çalışmaya başladıktan bir süre sonra Ömer’in nabzı azalmaya başladı, bir karar vermek gerekiyordu ya Ömer’i her şeye rağmen baş bölgesinden çekerek çıkaracaktık ya da kaybedecektik. Ömer’in nabzı düşmeye devam edince o kararı almak zorunda kaldık ve Ömer’i çekerek çıkarmaya çalıştık maalesef başarılı olamadık. Ömer bir süre uykuya daldı ve daha sonra durumu tekrar stabil hale geldi ve bize çalışmamız için fırsat verdi. Yaklaşık 12 saat süren çabamızın sonunda, 17 yaşındaki Ömer’i sağ salim çıkardık ve sağlık ekiplerine teslim ettik. Bu zorlu ve uzun süren senaryoda üç maden firmasının kurtarma üyeleri birlikte ekip olarak çalıştık ve başardık. Ömer’i ambulansa teslim ettiğimizde bizlerin ve onu bekleyen anne ve babasının mutluluğu paha biçilmezdi.

Basında madencilerimize öncelik verilmesi gerektiği, geç kalındığıyla ilgili haberler çıktı. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

İlk 24 saatin son derece kıymetli olduğu tartışılmaz. Hatta olabilecek en kısa sürede enkazda çalışmaya başlamak canlı kurtarabilme şansını çok yükseltiyor. Yöreye yakın madenciler ilk saatlerde deprem bölgelerine hızla ulaştı ve çalışmaya başladı ancak Türkiye’nin farklı noktalarından gelen ekipler havayolu ve karayolu ile bölgelere ulaştılar. Özellikle karayolu ile ulaşan ekipler hava muhalefeti nedeni ile kapanan yollarda ciddi zaman kaybettiler. Nitelikli kurtarma ekiplerinin deprem bölgelerine öncelikle havayolu ile transferinin son derece kritik olduğunu ifade etmek istiyorum. Depremin ilk saatlerinden itibaren sivil ve askeri uçak ve helikopterler ile kurtarmacılar deprem bölgelerine nakledilebilirdi ancak bu konuda bazı aksamalar yaşandığını yetkililer de ifade etti. Bizler madenciler olarak, bu süreçte yaşadıklarımızı çok sayıda maden firmasından gelen ve fiilen kurtarmaya katılan ekipler ile gözden geçirdik ve özellikle bizlerin deprem bölgesine en hızlı şekilde nakledilmesinin altını çizdik.

Magma 62 / Deprem Özel Sayısı / Nisan 2023

PDF:

https://www.magmadergisi.com/belgeler/magma-deprem-ozel-sayisi.pdf

Zip:

https://www.magmadergisi.com/belgeler/magma-deprem-ozel-sayisi.zip

Dergilik:

https://dergilik.com.tr/magazine/magma-dergisi-ozel-sayi-2023-yili-0/79775

Dmags:

https://dmags.net/yayinlar/magma-dergisi/deprem-ozel-sayisi/15397