Küçük akbabaların doğanın sürdürülebilirliği açısından nasıl bir görevi bulunuyor?

Avrupa’da dört akbaba türü yaşıyor ve küçük akbaba bunların en küçüğü. Bu tür uzun mesafe göçmenidir ve kışı Afrika’da geçirir. Genel olarak akbabalar leşçil beslenen canlılar. Küçük akbaba da leşlere ek olarak organik atıklar, yumurta ve kaplumbağayla besleniyor. Mera hayvancılığının yapıldığı bozkırlarda ölen hayvanlar gömülmeden alanda bırakılıyor. Küçük akbabalar ve diğer akbabalar bu leşlerle beslenerek toprağa karışmasını kolaylaştırır ve birçok hastalığı engeller. Yani akbabalar doğadaki döngülerin sağlıklı bir şekilde devam etmesi açısından büyük öneme sahip.

Küçük akbabaların yaşamları üzerindeki tehditler neler?

Nesli küresel ölçekte tehlike altında olan küçük akbabaları tehdit eden en büyük faktör, yaşam alanlarında meydana gelen bozulmalar sonucunda besin azlığı çekmeleri. Diğer bir tehdit zehirlenme. Kurt ve benzeri yırtıcı yaban hayvanlarını hedefleyerek atılan zehirli etler sonucunda pek çok hayvan ölüyor. Bu leşlerle beslenen küçük akbabalar da zehirleniyor. Ayrıca özellikle göç esnasında, elektrik hatlarına ve rüzgâr türbinleriyle çarpışma sonucunda da ölümler meydana geliyor. Avlanmaları da karşı karşıya kaldığı sorunlar arasında.

Türkiye, küçük akbabaların önemli yaşam alanlarından ve göç rotalarından biri. Türkiye’deki popülasyonu ne durumda?

Türkiye’de küçük akbaba nüfusunun bin 500-2 bin çift olduğu tahmin ediliyor ki bu sayı dünya nüfusunun dörtte biri demek. Beypazarı ve çevresi, Doğu Avrupa ve Balkanlar için en büyük üreme alanı. Doğa Derneği’nin araştırmalarında Beypazarı ve çevresinde bugüne kadar 105 üreyen çift tespit edildi. Bolkar Dağları’nda da büyük bir nüfus olduğu tahmin ediliyor. Küçük akbaba ağırlıklı olarak Anadolu’nun orta ve doğu kesimlerinde yaşıyor. İstanbul ve Hatay çok önemli. Bu iki şehirden giriş yapan akbabalar aynı zamanda Adana, Mersin, Ankara, Eskişehir, Bolu gibi bazı şehirleri göçte yoğun kullanıyor.

Doğa Derneği ve Vaillant olarak çeşitli kurumlarla bir araya gelerek uluslararası koruma projesi başlattınız. Proje nasıl ortaya çıktı; nasıl ilerliyor?

Bu ortak çalışma küçük akbabaların sorunlarını dert edinmiş kurumların bir araya gelmesiyle başladı. Kendi ülkesinde koruma çalışmaları gerçekleştiren sivil kurumlar, tür göçmen olduğu için hedeflediği olumlu sonuçları alamıyor. Göç sırasındaki ölümleri engellemek gerekiyor. Bu nedenle, göç yolu boyunca küçük akbabaları koruyacak bir ağ kurmaya çalışıyoruz.

Farklı ülkelerden on ortakla yürütülüyor; altı yıl sürecek. Ana hedefi küçük akbabaların göç yolculuğu sırasında karşısına çıkan tehditlerin azaltılması ve onlara güvenli bir göç yolculuğu sağlanması. Her ülke bu projeyi kendi özelinde detaylandırıyor ve uyguluyor. Yılda bir kez de tüm ortaklar toplanıp değerlendirme yapıyor.

Küçük Akbaba Koruma Altında 1

Göç Yollarının Korunması İçin Uluslararası İşbirliği Projesi ile yolculuk sırasında küçük akbabalara yönelecek tehditlerin azaltılması ve hayvanlara güvenli alan sağlanması hedefleniyor. Fotoğraf: Doğa Derneği Arşivi

Proje kapsamında yerel halk ve çobanlarla işbirliği yürütüyorsunuz. Projeye nasıl yaklaşıyorlar?

Küçük akbabaların yuva kurduğu ve göç ettiği bölgelerde çobanlar ve göçerlerle aynı yaşam alanlarını paylaştıklarını görüyoruz. Çobanlar, küçük akbabaları hatta yuvalarını biliyor. Beypazarı’nda yürüttüğümüz araştırmalarda yuvaların pek çoğunu çobanlardan öğrendik. Zamanla çobanlar, yuvaları takip etmeye ve korumaya başladı. Burada gerçekleşen süreci şimdi Mersin bölgesindeki göçerlerle gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Çobanlarla çalışmamızın bir başka sebebi, hasta hayvanlarda kullandıkları ilaçlar. İlaç aldıkları halde ölen keçi ve koyunlar doğada bırakıldığında, vücutlarında birçok kimyasal zehir olduğu için bunları yiyen akbabaların da ölümüne sebep oluyor. Ayrıca çobanlar, havada uçan akbaba görünce ateş edebiliyor. Dolayısıyla küçük akbabaları korumak ve izlemek için çobanların onları koruduğu bir değişim gerçekleşmesi gerekiyor.

Proje sonuç vermeye başladı mı?

Proje, öncelikle tehditleri daha iyi anlamamız için bize yol gösteriyor. Örneğin, elektrik çarpması veya çarpışmayla ölüm oranını belirliyoruz. Böylece nerede izolasyon gerekiyor, nerede çarpmayı önleyici aparat takılmalı bunları tespit ediyoruz. Bir başka boyutu da Beypazarı’ndaki deneyimimizi Mersin bölgesine aktarmamız. Mersin’de göçer ailelerle görüşüyoruz. Oradaki çobanlar, küçük akbabaları izlemeye ve gördükleri zaman haber vermeye başladı. Bu ilişki zaman içinde ilmek ilmek örülecek ve sonucunda küçük akbabaları koruyan kocaman bir ağ olacağız.

Bundan sonra hangi çalışmaları yürüteceksiniz?

Göç döneminde, Ankara ve Mersin’de tehditleri ve boyutlarını ölçmeye devam edeceğiz. Mersin’de yöre halkına ve karar vericilere yönelik bilgilendirme ve farkındalık çalışmalarımız olacak. Göçerlerle ilişkilerin sürdürülmesi ve bunun sonucunda bir ağın kurulması, ölü akbaba bulunması durumları için bir ihbar hattının kurulması gerçekleşecek. Her yıl eylül ayında Adana Ceyhan’da uluslararası uzmanların da katılımıyla göç sayımı gerçekleştirmeye başladık. Bir ay süren sayımda, hem Doğu Avrupa ve Türkiye’den göç eden akbabaların büyük bir çoğunluğu sayılarak nüfus takip ediliyor hem de Türkiye’de bu konuda uzman yetişmesi sağlanıyor.

“Akbabalardan yola çıkıp keçilere, çobanlara uzanan bir proje”

Projeyi Vaillant Türkiye Satış ve Pazarlama Direktörü Erol Kayaoğlu Magma’ya değerlendirdi. Küçük Akbabaların ve Göç Yollarının Korunması İçin Uluslararası İşbirliği Projesi, 2012’den beri işbirliği yapan Vaillant ve Doğa Derneği’nin üçüncü projesi. Erol Kayaoğlu, projenin sadece bir kuş türünün devamlılığını sağlamadığını, oldukça kapsamlı bir çalışma olduğunu belirtiyor: “Beypazarı’na gittiğimizde gördük ki proje akbabalardan yola çıkıyor ama tiftik keçilerine, çobanlara, dokumacılığa kadar uzanıyor; yani çok bacaklı bir proje. Yerel olarak başladık ama uluslararası bir platforma taşınması, sadece kuşların ürediği alanlardaki ekosistemi değil, göç yollarındaki bütün o zenginliği, topluma kattığı değeri ve farkındalığı artırması ve koruması bizi çok heyecanlandırıyor. Vaillant olarak, yaşadığımız toplum için katma değer üretmek ve değer katmak bizim için önemli...” Kayaoğlu ayrıca Vaillant Türkiye olarak geniş perspektif sunan, birden fazla alana dokunabilen kurumsal projelere destek verdiklerini belirtiyor.