Eski kapı, şehrin ortasında bir cennete açılıyor sanki. Horozlar, tavuklar, kedilerin ve ufak bir bostanın olduğu, yeşilin her tonuyla bezeli ufak bir bahçe. Bu yeşil yoldan ulaşıyoruz Prof. Em. Dr. Sevil Gülçur’un evine. Söyleşi için bu küçük ormana bakan balkondayız; ağaçların dalları masamıza kadar ulaşıyor ve eskilere gidiyoruz. Günümüzden tam 7200 yıl öncesine… Gülçur, ömrünün çeyrek asrını adadığı Güvercinkayası kazısını anlatmaya başlıyor: “İşe başlarken 3-5 senede kazacağımızı düşünmüştük ama 23 sene boyunca kazdık, sonrasında da iki sene malzeme çalışmaları sürdü.”

Güvercinkayası: Kalenin İçi 1

Yalnızca üç duvarını bulabildikleri yapılara birer numara veren Gülçur ve ekibi, şimdiye dek 33 evi numaralandırmış.

Güvercinkayası, Aksaray il merkezinin doğusunda, Melendiz Çayı üzerindeki Mamasın Barajı kıyısında. Geleneksel yapılaşmanın hâkim olduğundan bahsediyor Sevil Hanım: “Hepsi duvarlarını ortaklaşa kullanıyor. Bu duvarları ortak kullanmak, sizin evinizin duvarı yıkılırsa diğerininkinin de yıkılması demek. Milattan önce 5200’lerde başlayan bir düzen bu; iş ortaklığı ve imece gerektiriyor. Birbirleriyle akraba olanlar yakın yerlerde konumlanmak isterler, belki orada da böyle bir durum söz konusuydu.” İçine kapanan bir yerleşmeden bahsediyoruz Güvercinkayası deyince. Peki, bu ne anlam ifade ediyor? Cevap veriyor Sevil Hanım: “Kazarken fark ettik ki burada bir sur sistemi varmış. Alanı aşağı ve yukarı yerleşke olarak ikiye ayırıyor. Bu ayrım sonucunda da sosyal yaşam farklılaşmaya başlıyor. Hep eşitlikçi denir ilk dönem insanlarına, ben buna inanmam, insan olduğu sürece eşitlikçi sistem olmaz. İnsanın kendi hırsları vardır. Her toplumda da mutlaka o toplumu idare edecek, somut olmasa bile, birileri mutlaka vardır.” Tabakalaşmış bir topluluk örneği aslında burası. Tarım ve hayvancılıkta artı ürün idaresine geçişin bir sonucu olarak sosyo-ekonomik tabakalaşmayla karşı karşıya kalıyoruz. İki yerleşim arasındaki farkı da açıklıyor Gülçur: “Bahsettiğim ikiye ayrılmayla birlikte yerleşme de içeri dönmeye başlıyor ve birdenbire sur duvarının arkasında çok daha geniş, zengin evler kurulmaya başlıyor. Bir hiyerarşi var, somut olarak bunu görebiliyorsunuz. Aşağıdaki yerleşmeyle yukardaki yerleşmenin planları aynı ama boyutları değişik, içinde daha zengin malzeme bulmaya başlıyorsunuz.” Tek duvarla korunan bölge, zengin yerleşimlerin yakınında yani doğuda kalınlaşıyor ve çift duvar dikilmeye başlanıyor. “Zamanla fark ettik ki burada artı ürüne doğru bir gidiş var, 13 ve 14 numaralı evler en doğuda konumlananlar. Diğer evlerden daha büyük ve daha korunaklılar.”

Güvercinkayası: Kalenin İçi 2

Prof. Dr. Sevil Gülçur. Fotoğraf: Özlem Türkdoğan

Yalnızca üç duvarını bulabildikleri yapılara birer numara veren Sevil Gülçur ve ekibi, şimdiye dek 33 evi numaralandırmış. Her evin kendine ait bir silosu var, hatta bazılarında bu sayı artıyor. Bunlar arasında en doğuda konumlanan 13 numaralı ev dikkat çekiyor: “13 numara, normal bir evken zamanla silo alanına dönmüş. Bal peteği gibi birbirlerine dolanmış sekiz silo var. Bu silolarda yaklaşık beş ton hububat depolayabiliyorsunuz. Silolar tarım ve hayvancılık için çok önemli. Silolar sayesinde insan besliyorsunuz, elinizde biriktirdiğiniz şey silahınızdır.” Ürün depolamayla ilgili farklı bir bulgu da dikkat çekiyor: “İlk kalkolitike nazaran kapların boyutları büyümüş, kulp kullanımı yaygın. Büyük kapları da tabanın içine oturtuyorlar, bir depolama söz konusu. Yukarı yerleşmedeki 14 numaralı evdeki kiler odası en büyüklerinden ve içinde 24 kap var, müthiş bir depolama alanı.”

13 ve 14 numaralı evlerin bulunduğu sırada altı ev daha var, kiler odaları ve boyutları aşağı yerleşmeye kıyasla daha büyük ve kap sayısı çok daha fazla. Sadece 14 numaralı evde dört tona yakın malzeme depolamak mümkün. Peki ne depolanıyordu, diye soruyoruz. “Bu dönemde hayvancılık ikinci aşamasında yani süt ürünleri ortaya çıkmış; buğday, arpa, belki hayvan yemi; depolama kaplarının içinde yağ, tuzlanmış et olması da çok mümkün” diyor Gülçur ve ekliyor: “Büyük bir yangın geçirdi bu bölge. Evlerin çatıları saz, ahşap ve topraktan oluşuyor. Elimizdeki veriler yangının 14. Evden başladığını gösteriyor. İçinde eğer tahıl, yağ ya da tuzlanmış et varsa yangının daha da büyümesi muhtemel.”

Güvercinkayası: Kalenin İçi 3

Güvercinkayası’ndaki yerleşim yerlerinde ocak oldukça önemli. Her evin kapısının yanında ocak bulunuyor.

Neden bu kadar fazla miktarda ürün depolama ihtiyacı duydular? Sevil Gülçur’a kulak verelim: “Kendini koruma altına alma ve artı ürün depolama istediği dışardan gelen sürülerle de ilişkili olabilir. Koyun ve keçi davarcılığının ilerlediği Güvercinkayası’na yabancılar gelmeye başladığında kendilerini korumak adına yapmış olabilirler.” Böylesine korunaklı alana kimler gelebilir, diye düşünüyoruz. “Güvercinkayası’nı ilk bulduğum zaman geç kalkolitike tarihledim, burada Doğu Anadolu’dakine benzer malzemeler vardı; Anadolu’yla ilgili bir şey olduğunu söyledim ama bana kimse inanmadı. Daha sonra kerpiç teras gördüm, o zaman, bu buranın malzemesi değil, başka yerden gelme, dedim. Sonrasında damga mührü bulduk diğer yapılarla birlikte. Bu gösteriyor ki geç Obeyd buraya geldiğinde koloni gibi yerleşti, kendi kültürünü getirdi. Belki bu yukarı çıkışta insanlar da kendilerini koruma altına almak istediler.”

Güvercinkayası’nın iç kalesinin olması koruma altında olduğunun da bir göstergesi. Belki de üst yerleşme kendini aşağı yerleşmeye karşı koruyor: “Altı tane ev var orada, bu altı ev zengin. O zaman diyorum ki belki de burada bir ağalık sistemi gelişmeye başladı. Bu surun arkasına kendini konuşlandıran evler belki de bir aileye aitti. Bunlar daha varlıklıydı ve belki içlerinde en zenginleri 13-14 numaralı evde yaşıyordu. Diğerleri de belki akrabaları ve çocuklarıydı, bilemiyorum. Bir şey söylemek imkânsız ama artık alıştığımız düzendeki sosyal düzenin dışına çıkan bir şey var. Tam bir kırılma noktası mevcut.”

Güvercinkayası: Kalenin İçi 4

Güvercinkayası’nda şimdiye dek tespit edilen her ev en az bir siloya sahip. Bulunan silo sayısıysa 40’a yaklaşmış durumda. Gülçur’a göre silolar, tarım ve hayvancılığın önemini gösteren bir sembol.

Seneler süren çalışmanın 25’inci senesinde projeyi “Güvercinkayası Kazısı Prof. Em. Dr. Sevil Gülçur Deneysel Evleri” ile taçlandırmış Gülçur ve ekibi. Bitişik üç yapıdan oluşan sergi alanından bir tanesi sekiz siloya sahip 13 numaralı evin bir replikası niteliğinde. Güvercinkayası’nın çeyrek asırlık kazı sürecini anlatan bilgi panoları ve etnografik malzemelerde donanmış müzede eserler ören yerinde sergileniyor.