Komili, Anadolu’da doğan zeytin kültürünü geleceğe taşımak için “Kuşaklar Boyu Yaşasın Diye” stratejik bakışıyla birçok sürdürülebilir projeyi hayata geçirdi. Bu projelerin bilimsel araştırma ekibinde önemli çalışmalar yürüten Doç. Dr. Çetin Şenkul, projelerin ulusal ve uluslararası düzeyde ürettiği değerleri anlattı.


Zeytin ve zeytinyağı kültürünün, geçmişten günümüze kadar, içinde geliştiği toplum ile kurduğu bağlar nelerdir?

Günümüz dünyasında, farklı coğrafyalarda yetişen zeytin, Akdeniz çevresindeki yaklaşık 25 bin bitki türü arasında, Akdeniz’e özgü 15.000 endemik türden biri. Zeytin; buğday ve üzüm gibi kültüre alınarak, insan ile birlikte gelişim göstermiş ve yaklaşık 7 bin yıl önce diğer bitki türlerinden ayrılmıştır. Bu özelliği ile zeytin, farklı zamanlar ile mekânlar arasında köprü kurabilen sayılı türlerden bir tanesi. Kültüre alınmasından itibaren, toplumların gündelik yaşam pratiklerinde kendisine yer edinmiş. Zeytin ve yarattığı kültür, 7 bin yıl boyunca bazen büyük bir gelişme kaydetmiş, bazen de gerileme yaşamış. İklim şartları, kültürel etkiler ve ekonomik faktörler, zeytinin var olma sürecini direkt etkiliyor. Yani, zeytinin gelişim aşamaları içerisinde toplumun, toplumun gelişim aşamaları içerisinde de zeytinin karşılığı bulunmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada, birçok bilim dalının katkısını göz önüne alarak ve kapsamlı bir anlayış geliştirerek, zeytinin önemini anlamak için dört temel perspektife odaklanabiliriz: Çevre, toplum, ekonomi ve sağlık.  

Siz Komili’nin “Kuşaklar Boyu Yaşasın Diye” kapsamında gerçekleştirdiği sürdürülebilirlik projelerinde önemli bilimsel katkılar sunuyorsunuz. Bu projelerde bilimsel çalışmalar ne kadar etkili?

“Kuşaklar Boyu Yaşasın Diye”, bir slogandan öte, bilimsel verilerle desteklenen bütüncül bir platformu ifade ediyor. Bu platformda üretilen projeler, zeytin ağacı, zeytin ve zeytinyağının önemini, Anadolu’dan tüm dünyaya aktarmak için tamamen bilimsel yöntemler ve çıktılar kullanıyor. Bu çerçevede, Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden saygın bilim insanları, üniversiteler, kurumlar ve kuruluşlarla işbirliği içinde çeşitli ortak projeler yürütmekteyiz. Bu projeler özellikle çevre, toplum, eğitim, sağlık gibi alanlarda sürdürülebilir amaçlara odaklanmakta. Bu şekilde, bilimsel verilere dayalı olarak, zeytin coğrafyalarıyla ilgili çok yönlü bir ekosistem oluşturuyor, Anadolu’nun zeytin odaklı önemini bütünsel bir perspektifle inceliyoruz. Çünkü bilimsel verilere sahip olmadan, yaptıklarımızın etki yaratması ve uluslararası alanda söz sahibi olmamız oldukça güç.


“Bilimsel veri olmadan, etki yaratmak güç” 1

Göbeklitepe / Şanlıurfa

Anadolu’da ilk tarıma geçişi de kapsayan son 12 bin yıllık süreci bir bütün olarak göz önüne aldığımızda, bu bütüncül bakış açısı, Türkiye’deki zeytincilik ve zeytinyağı kültürünü hakkında ne söyler?

Bugünkü insanın geçmişe daha bütüncül bir bakış açısıyla bakabilmesi için, 12 bin yıllık bir süreci araştırabileceğimiz bir bölgede yaşıyor olmamız ayrıcalıklı bir durum. Bilimsel gelişmeler, özellikle tarihlendirme teknikleri (radyokarbon analizileri), biyolojik (polen, makro fosil vb.) ve sediman analizlerindeki (jeokimyasal ve jeofiziksel) ilerlemeler ve arkeoloji bilimindeki gelişmeler; geçmiş hakkında çok daha ayrıntılı ve zaman açısından doğru bir anlayış geliştirebilmemize olanak sağladı. Bu nedenle, Türkiye’deki 12 bin yıllık dönem içerisinde (yerleşik yaşama geçtiğimiz günden bugüne) zeytin yetiştirme ve zeytinyağı kültürünü derinlemesine incelemek ve anlamak artık daha kolay hale geldi. Bu perspektifle, bu uygulamanın derin çevresel, arkeolojik, tarihsel, kültürel ve ekonomik boyutlarına dair önemli bilgiler elde edebiliyoruz. Bu kapsamlı bakış açısı, insan toplulukları ile doğal çevre arasındaki karmaşık ilişkiyi aydınlatmanın yanı sıra, binlerce yıl boyunca sürdürülen bu uygulamaların sürdürülebilirliğini de gösteriyor. Çevresel olarak, zeytin yetiştiriciliği doğayla uyum içinde bir arada var olmuş ve bu nedenle doğanın derslerini içinde barındırıyor. Geçmiş medeniyetlerin zararlıları nasıl kontrol ettiklerini, su kaynaklarını nasıl koruduklarını ve toprak sağlığını nasıl sürdürdüklerini anlamak, modern tarımın sürdürülebilirliği için çok değerli dersler sunuyor. Tarihsel ve kültürel açıdan bakıldığında, zeytin ve zeytinyağı Anadolu medeniyetlerinde kalıcı bir öneme sahip. Yaklaşık 7 bin yıl boyunca farklı kültürler tarafından kullanılan uyum stratejileri, zeytin tarımının dayanıklılığını ve uzun ömürlülüğünü vurgulamakta. Ekonomik olarak, binlerce yıl boyunca zeytin yetiştirme sürecinin nasıl evrildiğini ve ekonomi üzerindeki etkilerini analiz etmek, zeytinin yerel ekonomilerin ve ticaret ağlarının itici gücü olarak oynadığı rolü anlamamıza yardımcı oluyor. 

Siz bu 12 bin yılı anlamak adına hangi projeleri hayata geçirdiniz?

Zeytinin tarihi ve etkileri üzerine, sadece Anadolu’ya değil aynı zamanda insanlık tarihine de derinlemesine bir bakış sunabilecek iki ciltlik bir eser üzerinde (Zeytin ile Gelen Farkındalık: Ortak Geleceğimiz için Ortak Geçmişimiz) çalışıyoruz. Ayrıca Anıt Ağaç projesi kapsamında anıtsal nitelik taşıyan ve korunmaya değer zeytin ağaçlarını kayıt altına alarak geçmiş ile günümüz arasında bir köprü kurmayı hedefliyoruz. Bu her iki çalışmada da zeytin hakkında daha fazla araştırma yaparak hem bölgesel hem de küresel anlamda büyük bir değer oluşturmaya çalışıyoruz. 

Anadolu’nun üç farklı flora bölgesinin kesişim noktasında olması, buzul dönemlerinde bitki türlerinin hayatta kalmasını sağlamış ve bugün 12 binin üzerinde bitki türünün varlığını sürdürebilmesine katkıda bulunmuştur. Bu zenginliği bilimsel araştırmaların desteğiyle belgelemek adına Komili ile birlikte yürüttüğümüz diğer bir çalışmamız “Türkiye Ekoloji Atlasları” projesidir. Şu anda devam eden ve tamamlandığında üç ciltlik bir esere dönüşecek bu çalışma biyolojik çeşitliliği belgeleyen önemli bir kaynak eser olacak.


“Bilimsel veri olmadan, etki yaratmak güç” 2

Birmingham Üniversitesi Yeryüzü ve Çevre Bilimleri Bölümü’nde ve aynı zamanda Anadolu Kuvaterner Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü (SDÜ) olarak görev yapan Doç. Dr. Çetin Şenkul, Anadolu’daki zeytin ve yarattığı kültürü birçok farklı arkeolojik alan ve çevresindeki sulak alanlara ait veriler üzerinden inceliyor. Komili, “Kuşaklar Boyu Yaşasın Diye” bütüncül bakışıyla yürüttüğü projeler ile, Göbeklitepe gibi Neolitik Dönem’den Sagalassos gibi Klasik Dönem’e, sekiz farklı arkeolojik kazı ekibi ile birlikte paleoekoloji kapsamında çalışıyor.


Zeytin tarımının tarihi Anadolu topraklarında oldukça eski; ama bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de zeytincilik ve zeytinyağı nasıl bir kültürel devamlılık yaşıyor?

Anadolu’nun zeytin coğrafyalarında, zeytinin varlık nedeni çeşitlilik gösteriyor ve bu çeşitlilik doğrudan kültürel temsili etkiliyor. Bu yüzden, Anadolu’nun zeytin coğrafyalarını daha iyi anlayabilmek için çok detaylı “zeytin ile devam hayatları belgeleme çalışmaları” gerçekleştiriyoruz Türkiye’deki zeytin coğrafyalarında yaklaşık 15.000 km’yi aşan saha çalışmaları sonucunda günümüz kültürel mirasının izlerini kaydediyoruz. Bilimsel platformlar ve ortaklıklar kurarak, Türkiye’nin zeytin farkındalığını artırmanın yanı sıra, bu alanda gelişim fırsatlarını inceleyen ve kamu politikası için önemli veriler sunan analizlere liderlik ediyoruz. 


“Bilimsel veri olmadan, etki yaratmak güç” 3

Bergama / İzmir

Binlerce yıldır bu toprakların ayrılmaz parçası olan bu kültürü gelecek kuşaklara nasıl aktarabiliriz? Buna yönelik gündem ajandanızda neler var?

Anadolu’da zeytin ve zeytinyağının tarihsel gelişimini ve mevcut durumunu inceleyen pek çok proje tasarladık. Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü, Türkiye’nin Anıt Zeytin Ağaçları Veri Tabanı, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle yürütülen projeler, İyi Tarım Uygulamaları, Türkiye Ekoloji Atlasları ve diğerleri... Bu projeler Türkiye’nin uluslararası zeytinyağı sektöründeki konumunu ve potansiyel büyüme alanlarını diğer zeytin yetiştirme ülkeleri ile karşılaştırmalı bir perspektifle değerlendiriyor. Bu değerlendirmeler sonucunda, zeytin ağacının geleceği hakkında ne söyleyebiliriz sorusunu sorduk ve bu mirası gelecek kuşaklara aktarmanın ilk adımının tanınma ve bilinme olduğunu anladık. Çünkü kültürün sürdürülmesi ve mirasın geleceğe taşınması için tanınması ve kabul edilmesi önkoşul. Bu çerçevede, günümüz koşullarına göre yakın gelecek için üç temel konuyu ele aldık: İlk olarak, kırsal ve şehir yaşamı arasında giderek artan bir kopuş, zeytin kültürünü de etkiliyor. Bu nedenle hem üretici hem de tüketici odaklı çalışmalar yürütüyoruz. İkinci olarak, zeytin yetiştirme alanının genişlemesi ve zeytinin yanı sıra farklı ürünlerin de yetiştirildiği alanların zeytine dönüştüğü bir dönemdeyiz. Bu nedenle zeytin dikimi ve çeşit seçimi konularında planlama yapmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Üçüncü olarak, iklim değişikliğinin etkisiyle biyolojik çeşitliliğin tehlikede olduğu ve türlerin yaşam döngülerinin değiştiği bir döneme girmekteyiz. Bu bağlamda, yeni zeytin kuşaklarını belirlemek için modellemeler geliştiriyoruz ve bu sonuçları üreticiler ve tüketicilerle paylaşarak geleceği planlıyoruz.

Magma Yeryüzü Özel Sayısı / Eylül 2023