Gecenin karanlığında ulaştık Alamut’a. Efsanelerin demet demet harmanlandığı yerde olmanın coşkusundan o gece hiç uyuyamadım. Dünyanın belki de en esrarengiz yerinde en esrarengiz kişisinin gölgesinde hissediyordum kendimi. Evinde kaldığım Murtaza Amca’nın derme çatma penceresinden sabaha kadar Alamut’a baktım. Murtaza Amca, elinde birkaç bakır sikkeyle çıkageldi. “Bunlar, Hasan Sabbah’ın sikkeleri” dedi. “Bunlar çok değerli Murtaza Amca” dedim. “Yok, bir değeri yoktur. Biz burada bahçeleri kazarken sürekli olarak bu paralardan buluyoruz” dedi. Büyük bir tarihin orta yerinde yaşadığının farkındaydı ama bu onun için pek önemli değildi sanki.
O sabah erkenden köy kahvaltımızı yapıp büyük bir heyecanla yola koyulduk. Gözümü kalenin kurulduğu hırçın kayalıktan alamadan dağa tırmandık. Değerli dostum Ali Mehrara, sırta çıktıktan sonra şöyle dedi: “İşte, kalenin tek yolu burası. Sabbah’ın fedailerinin kullandığı yol burasıydı.” O yolda attığım her adım daha bir anlam kazandı o zaman. Eğilip ayaklarıma baktım. Sabbah’ın ayakları da bu yollardan Alamut’a çıkmıştı, diye geçirdim içimden. “Kazı başkanı kalede bizi bekliyor” dedi Ali. Kaleye çıkana kadar hem Elburz Dağları’nı hem uzayıp giden manzarayı seyrettik. Kazı başkanı Ali Ashgar Ağar, elinde termosu ve bardaklarıyla karşıladı bizi. Manzaralı bir yere geçip toprağa bağdaş kurduk.
Buradaki kazılar devlet tarafından mı yürütülüyor?
Evet. Kazılar, İran Kültür Bakanlığı tarafından yürütülmekte.
Kalenin büyüklüğü ne kadar?
Kalenin büyüklüğü yekpare bir kaya üzerinde 20 dönümdür.
Kalenin adı “Alamut” nerden geliyor, bir anlamı var mı?
Eski Mazenderan dilinde al kartal; mut yuva demektir, yani kartal yuvası. Kalenin adı oradan geliyor.
Peki, bugüne kadar kazılarda ne kadarı ortaya çıkarıldı?
Yüzde 40’ı diyebilirim. Gördüğünüz gibi hâlâ da kazmayı sürdürüyoruz. Bir yandan da restorasyonlar sürüyor.

Alamut Kalesi’nin henüz yüzde kırkı kazılabilmiş. Rivayete göre Hasan Sabbah’ın 35 yıl hiç çıkmadan yaşadığı oda hâlâ bulunamamış. Fotoğrafta Hasan Sabbah fedailerinin yatakhaneleri olduğu düşünülen bölüm görülüyor.
Hasan Sabbah’ın kurduğu gizli cennetin yeriyle ilgili bir buluntuyla karşılaştınız mı? Havuz başında bir yer olması gerek. Şimdiye kadar yaptığınız çalışmalarda böyle bir yer ortaya çıkarıldı mı?
Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalarda böyle bir havuz bulunmamıştır. Şimdilik ortaya çıkanların çoğu su depoları yani sarnıçlardır. Bu havuz varsa da dağın içlerinde olmalı, şimdilik o tünellerin tamamına girilmedi. Ancak dağın içindeki sarnıçları da bulduk. Dağın içindeki bu sarnıçlar, soğutucu olarak kullanıyordu. Alt katmanlarda kalenin kütüphanesini de ortaya çıkardık. Yıldız gözetleme kulesiyle mescidi ve askerlerin kaldığı odaları da gün yüzüne çıkardık.
Havuz benzeri bir yer şimdiye kadar çıkarılmadı demek… Peki, öyle bir yer olabileceğini düşündüğünüz bir yer olmadı mı?
Bir keresinde çok yaklaştık ve acaba burası mı diye düşündük, ancak o yerdeki kazıyı tamamladıktan sonra oranın bir kuyu olduğunu gördük. Çünkü oranın suyu hiç bitmiyordu ve suyu alttan hep geliyordu.
Kalenin su ihtiyacı bu sarnıçlardan mı gideriliyordu?
Evet. Yağmur ve kar sularını bu sarnıçlarda depolayarak kullanıyorlardı. Ayrıca kalenin altında yaz kış akan küçük bir dere de var. Ancak suyu aşağıdan getirmiyorlardı. Sarnıçlardaki sular onlara yetiyordu.
Alamut Kalesi ve Hasan Sabbah ile ilgili olarak anlatılanların doğruluğunu kanıtlayan bulgulara ulaşabildiniz mi, yoksa bunlar birer söylenceden mi ibaret?
Alamut ve Hasan Sabbah üzerine çok hikâyeler yazıldı. Bizi de en çok zorlayan şey, efsanelerle gerçeklerin birbirine karışması oldu.
Hasan Sabbah’ın kaldığı veya kalmış olabileceği ev konusunda bir bilgiye erişebildiniz mi?
Hasan Sabbah’ın evinin mescidin bitişiğinde olabileceğini düşünüyoruz. Ama şimdilik kesin bir şey söylemek mümkün değil.
Hasan Sabbah'a ve fedailerine ait olabileceğini düşündüğünüz kemikler bulundu mu? Ya da kale içinde bir mezarlığa denk geldiniz mi?
Mezarların tamamı aşağıdadır. Kale içinde hiç mezar yok. Yakın zamanda aşağıda bazı mezarlar ortaya çıkardık ve kemikleri teste gönderdik. Ama kemiklerin ait olduğu zamanla ilgili olarak henüz bir bilgi gelmedi. Çalışmalar sürüyor.
Kazılarda Alamut Kalesi’nden çıkardığınız ve Hasan Sabbah dönemine ait en önemli buluntu nedir?
Bu kale Hasan Sabbah’tan 200 yıl önce de varmış. Hasan Sabbah, günümüzden bin yıl önce bu kaleye gelip yerleşmiş. Sabbah, bu kaleyi Hakim Alevi adlı bir Selçuklu beyinden 3 bin dinara almış. Bu nedenle buluntuların dönemleri karışıktır. Hasan Sabbah döneminde yapılmış bazı binalar var. Bunların dışında kazılarda, Sabbah döneminden kalma birçok toprak kaplar, bazı bakır sikkeler de çıkarıldı. Kaleyi eski takvime göre 483 yılında almış ve Alamut sözcüğünü ebcede vurduğunuzda 483 çıkar.
Sabbah, bu kalede ne kadar süre kaldı?
Tarihi kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre, Sabbah, 35 yıl boyunca kaleden hiç çıkmadı, hep buradaydı.
Araştırmalarınıza göre Sabbah, gerçekten bir terörist mi yoksa mazlumların koruyucusu mu?
Hasan Sabbah, İran’ı çok seven vatansever birisidir. Dilini de çok seviyormuş. Çünkü Kur'an ayetlerini bile Farsça yazmıştır. Büyük ve güçlü bir devlet olan Selçuklu döneminde az sayıda askeriyle mücadele vermesi ve kendine göre başarı da elde etmesi, taktiksel davranışları onu asıl büyük yapan şeydir. Askeri çok olmadığı için Alamut’ta fedailerine suikast eğitimi veriyor ve onları suikastlara gönderiyordu.
Peki, kaç kişiyi öldürmüş bu suikast timleriyle?
48 kişiyi. Bunların içinde en önemlisi Selçuklu Veziri Nizamü’l-Mülk’tür. Onun dışında öldürmeyip korkuttuğu sultanlar da olmuş. Sözgelimi, Sultan Sencer, bir gece taştan oyma tahtından kalkar ve uyumaya gider. Sabah kalktığında taş tahta bir hançer saplı olduğunu görür. Ürperir. O anda Hasan Sabbah’tan bir elçi gelir ve Sabbah’ın mektubunu okur: “Taş tahtına saplanan bu hançer, senin yumuşacık göğsüne de saplanabilirdi.” Sultan Sencer, kendi döneminde o korkuyla Hasan Sabbah’a hiç ilişmez.
Kalede Hasan Sabbah döneminde kaç kişi yaşamış olabilir?
Edindiğimiz bilgilere göre iki bin kişi yaşıyordu. Savaşlarda çevreden toplanan İsmaililerle birlikte sekiz bin kişiye kadar çıkabiliyorlardı.
Kazılarda, Sabbah’ın gizli cennetine koyduğu kızlara ait bir şeyler bulundu mu? Kolye, bilezik, küpe vs.
Onların hiçbiri doğru değildir. Tamamen söylencelere dayalı anlatılardır. Sabbah, çok dindar biridir. Günah olan şeylere asla meyli yoktur. Hatta öz oğlunu şarap içtiği için öldürmüş. Olasılıkla sonra gelen yedi dai döneminde bu dedikleriniz yapılmıştır ancak Sabbah böyle bir şey yapmamıştır. Hasan Sabbah’tan sonra gelen II. Hasan, “ben artık sizin tanrınızım, namaz kılmanıza oruç tutmanıza gerek yoktur, şarap da içebilirsiniz” gibi bir tutum içerisindeydi. Olasılıkla onun döneminde bu dedikleriniz olmuş olabilir.
Peki o zaman Sabbah fedailerini büyük tehlikeli suikastları gerçekleştirebilmeleri için nasıl ikna etmişti?
Onları din ile ikna etmişti. Bugün de dünyanın her yerinde olduğu gibi o da dini kullanmış.
Onlara neden Haşhaşi denilmekte?
Bu adlandırmayı Selçuklular vermiş. Haşhaş, Arapça bir sözcüktür ve her türlü ot için bu sözcük kullanılır. Sabbah’ın emri altındakiler de bu dağlardan faydalı otları toplayıp sattıkları için onlara Haşhaşi denilmiş. Bir nevi attar gibi. En büyük gelirleri de buymuş. Bugünkü anlamında değil. Haşhaşi sözü, Batı dillerine de “assasain” olarak geçmiş, bugünkü “assassination” (suikast) kelimesinin kökeni.
Kalede yaşayan fedailerin veya komutanların aileleri nerede yaşıyordu? Bu kalede aileler de yaşamış mı fedailerle birlikte?
Yalnızca büyük komutanların aileleri yaşamış. Askerlerin veya diğer görevlilerin aileleri İsmaili köylerinde yaşamışlar.
Magma 61. sayı / Ekim 2022