Süveyş Kanalı’nın 17 Kasım 1869 yılındaki açılışında “ülkem artık Afrika’da değil, Avrupa’nın bir parçası” diyen Mısır Hidivi İsmail Paşa çok önemli bir jeopolitik değişikliğin haberini veriyordu. Öyle de oldu. Bu yüz elli iki yıl boyunca kanal Osmanlı’nın yıkılış sürecinden Avrupa siyasi yapısına, dünya ticaretinden Mısır’ın kendi iç politikasına kadar pek çok şeyi etkiledi.
Birbirine yakın ve elverişli bir arazide konumlanan Akdeniz ve Kızıldeniz’i bir kanalla birbirine bağlama fikri çok eskilere dayanıyor. MÖ 4000’e kadar tarihlenen farklı projelerde bazı kanalların inşa edildiği de biliniyor. Ne var ki bu kanallar bugünkü gibi Akdeniz ile Kızıldeniz arasında değil; Kızıldeniz ile Nil arasında inşa edilip Akdeniz’e ulaşmak için planlanıyor. Bölgedeki su yolları sonraları Persler, Romalılar ve Bizanslılar döneminde kullanılsa da zaman içinde doğal sebepler veya siyasi tercihlerle kapanıyor.

Akdeniz ile Kızıldeniz’i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı, inşasının yüz elli ikinci yılında hâlâ dünyanın en önemli su yollarından biri. Fotoğraf: Getty Images
Osmanlılar 16. yüzyılda kanal fikri üzerinde çalıştıysa da gerçekleşmez. Napolyon’un birlikleri içinde 1798’de Mısır’a gelen Fransız mühendisler de kanal projesini araştırır. Mühendislerden Le Père Kızıldeniz ile Akdeniz arasında yükseklik farkı olduğunu tespit eder ve projenin uygulanamayacağı sonucuna varırlar. Buna bir de Avrupa’nın, Osmanlı’nın ve Mısır’ın siyasi meseleleri de eklenince kanal konusunda ilerleme sağlanamaz. Hatta kanal çalışmalarının başladığı ilk anlardan itibaren yoğun bir muhalefet ortaya çıkar. Tüm bu muhalefete rağmen Fransız diplomat Ferdinand de Lesseps projeyi sahiplenir, tekrar tekrar ölçümler yaptırır, uluslararası birçok bilimciyi bölgeye davet eder, Mısır Hidivi Said Paşa ile olan yakınlığı sayesinde 1859’da kanal inşasına başlar. İlk önce, binlerce Avrupalı işçi kanalı kazmak için işe alınır, ancak 1861’de daha fazlasına ihtiyaç duyulur. Bu nedenle Said Paşa, Yukarı Mısır’dan 10 bin işçiyi kanal için çalışmaya zorlar. Bir yıl sonra, 18 bin işçi daha gönderir. Gemi geçişine 17 Kasım 1869’da açılan Süveyş Kanalı’nın yapımı 10 yıl sürer ve yapımında 1 milyondan fazla işçi çalışır ve bunların 120 bin kadarı çeşitli nedenlerle hayatını kaybeder.
İlk inşa edildiğinde 164 kilometre uzunluğunda ve 8 metre derinliğinde olan Süveyş Kanalı öncelikle Mısır’ı büyük ölçüde değiştirdi. Kanalın kuzeyindeki girişi Said Limanı, Mısır’ı küresel ticaret ağına bağlayan dinamik ticaret merkezine dönüştü. Süveyş Kanalı dünya ticaret yollarını da değiştirdi. Bir zamanlar çok önemli ve hayati bir değeri olan Cape Route, Süveyş Kanalı ile beraber daha önemsiz bir rota haline geldi. Süveyş Kanalı’nın Akdeniz’deki limanları canlandırmasını birçok Avrupa devleti bekliyordu. Ancak bu limanlar çok sınırlı kaldı; özellikle İngilizlerin kontrolünde olan limanlar yoğunlaştı. Oysa kanalın açılmasına en çok karşı duran İngiltere olmuştu. İngiltere bu girişimi Fransa’nın kendisine Hint Yolu üzerinde zarar verebileceği bir hassas nokta olarak değerlendirdi. Ne var ki Londra ile Mumbai arasındaki mesafe 19.855 kilometreden 11.593 kilometreye inmişti. Bu sebeple kanala İngiliz Kraliyet Yolu denmeye başladı. Öyle ki 1870 yılında 486 gemi ve 26.758 yolcu kanaldan geçti. 1913 yılın gelindiğinde 5 binin üzerinde gemi ve 234 bin yolcu sayısı görüldü.

Filistin topraklarının görüldüğü bu hava fotoğrafı 1932’de çekilmiş. Fotoğrafta Süveyş Kanalı’nın İsmailiye kısmı da görülüyor.
Süveyş Kanalı, Mısır’ın bağımsızlık sürecinde ve Osmanlı’nın bölgedeki hâkimiyetini kaybetmesinde de önemli rol oynadı. Kanal, Avrupa ve Asya kıtaları arasında Afrika’nın güneyini dolaşmadan yük taşınması ve deniz ulaşımının sağlanmasıyla dünya denizciliğini değiştirmişti. Kanalın açılmasından sonra Hint ile Akdeniz arasında yapılan Osmanlı ticareti durma noktasına kadar geldi. Diğer yandan Osmanlı Devleti’nin elindeki Ortadoğu topraklarına daha fazla yabancının gelmesi, ticaretin bu yöne kayması Avrupa politiğini de değiştirdi. İngiltere Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü savunmaktan vazgeçti. Bölge toprakları Mısır dâhil olmak üzere Osmanlı’nın elinden çıkmaya başladı. Yani Süveyş Kanalı’nın açılması Osmanlı İmparatorluğu’nun ömrünü doğrudan etkiledi.
Kanal Mısır’ın bağımsızlık mücadelesinin de merkezinde yer aldı. Kanalı açan Fransız şirket, projeyi bugünkü yap işlet devret modeliyle üstlenmiş ve elli yıl işletme hakkı kazanmıştı. 1905 yılına gelindiğinde Fransız şirket, işletme süresini elli yıl daha uzatmak istedi ancak Mısır yöneticileri bu talebi kabul etmedi. 26 Temmuz 1956’da zamanın Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır, Süveyş Kanalı’nı millileştirme kararı aldı. Bu kararının ardından Fransa, İngiltere ve İsrail kanalın tekrar Mısır’dan alınması için siyasi ve askeri işbirliği anlaşması imzaladı. 29 Ekim 1956’da İsrail “Süveyş Kanalı tehlikede olduğu” gerekçesiyle Sina Yarımadası’na kara kuvvetleriyle girerek, kanala doğru ilerlemeye başladı. Fransa ve İngiltere savaş uçakları, 31 Ekim’de Kahire ve İskenderiye’deki askeri bölgelere hava operasyonu düzenledi. Birleşmiş Milletler (BM) 2 Kasım’da ateşkes çağrısı yaptı. 3 Kasım’da Sovyetler Birliği de Fransa, İngiltere ve İsrail’i bu konuda uyardı. Fransa ve İngiltere 7 Kasım 1956’da ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı. 22 Aralık’ta Fransız ve İngiliz askeri birlikleri Port Said’den çekilirken, 23 Aralık 1956’da Port Said ve kanalın idaresi tekrar Mısır’a geçti. Cemal Abdunnasır tüm bunların ardından “Süveyş Kanalı’nı millileştirmeseydik, 2000 yılına kadar bize vermeyeceklerdi” diyecekti.

İnşa edildiğinde 164 kilometre uzunluğunda ve 8 metre derinliğindeki kanal, şu anda 193 kilometre uzunluğa, 24 metre derinliğe ve 205 metre genişliğe sahip. Kanal girişinin 1900’lerin başındaki görüntüsü.
Kanalda 1980 yılından itibaren çift yönlü geçiş sağlanabilmesi için bazı çalışmalar başlatıldı. Genişletme çalışmalarının en sonuncusunun açılışı 6 Ağustos 2015’te gerçekleştirildi. Halihazırda kanalın sadece bazı bölgelerinde çift yönlü geçişler yapılabiliyor. İlk inşa edildiğinde 164 kilometre uzunluğunda ve 8 metre derinliğinde olan kanal, şu anda 193 kilometre uzunluğa, 24 metre derinliğe ve 205 metre genişliğe sahip. Kanalın kenarında yer alan şehirlerde karşıdan karşıya feribotlarla geçişler sağlanıyor. Büyük Murra, Küçük Murra ve Timsal göllerinden geçen kanalın, kuzey tarafından girişi Said Limanı, güneyinden girişiyse Süveyş şehrindeki Tavfik Limanı. Günde ortalama 70 geminin geçtiği kanalda geçiş süresi 12-16 saat civarında. 17 Kasım’da yüz ellinci açılış yılını kutlayan Süveyş Kanalı Kurumu Başkanı Usame Rabi, törende kanalın gemi trafiğine açılışından günümüze kadar 1 milyon 300 binden fazla geminin geçtiğini ve bu geçişlerden elde edilen toplam gelirlerin 135,6 milyar dolar civarında olduğunu söyledi. Süveyş Kanalı yüz elli yıldır dünyanın en önemli suyollarından biri ve bin yıllar öncesine dayanan tarihi gösteriyor ki önemi uzun süre devam edecek.
Süveyş Kanalı, ülkelerin jeopolitik önemini ve ticaret dengelerini değiştirmekle kalmadı. Deniz biyolojisini de etkiledi ve birçok istilacı türün geçişini sağladı. Zira, gezegendeki en tuzlu denizlerden Kızıldeniz en tatlı deniz Karadeniz ile birleşti. Akdeniz ise hem Atlas Okyanusu’na hem de Hint Okyanusu’na bağlandı.
Magma’nın 59. sayısında Prof. Dr. Ahmet Karataş’ın yazdığı “Hatay’da Bir Okyanus Devi: Balina Köpekbalığı” yazısında kanalın etkisinden şöyle bahsediyor: “Bunların geliş yolları, akvaryumculuk ve diğer ev hayvanı ticareti, balık yetiştiriciliği, bilimsel çalışmalardan kaçma, gemilerin balast suları gibi insan etkisindeki birçok yolla olurken en fazla 1876’da açılan Süveyş Kanalı aracılığıyla gerçekleşiyor. Zira kanal açıldıktan sonra Kızıldeniz’den, Hint Okyanusu’ndan, hatta Çin Denizi gibi daha uzaklardan gelen türler yavaş yavaş Akdeniz’e, birçoğu Ege, Marmara derken Karadeniz’e kadar ulaştı. Ekolojik toleransı yüksek olanlar başı çekerken düşük olanlar İskenderun Körfezi veya Antalya Körfezi gibi daha başlangıç seviyesindeki yerlerde kaldı.” Adı üstünde Hatay Samandağ’da görülen balina köpekbalığı (Rhincodon typus) bu türlere bir örnek sadece. Balon balığı, aslan balığı gibi balıklarla liste devam ediyor. İstilacıların, yerli türleri nasıl etkileyeceğiyse yaşanıp görülecek.