Konya Karapınar 1960’lı yıllarda şiddetli rüzgâr erozyonu nedeniyle göç tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Yaklaşık 43 bin dekar genişliğinde kara kumulu bulunan ilçede, kumulların rüzgârla taşınması sonucu kumul tepeleri yükselmiş, toz bulutları oluşmuştu. Kum fırtınaları makineleri çalışamaz duruma getiriyor, çocuklar okula gidemiyor, solunum yolu hastalıkları baş gösteriyordu. Bu olumsuz koşullar halkı göçe zorluyordu. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü oluşturan kuruluşlardan TOPRAKSU Genel Müdürlüğü, Karapınar’da rüzgâr erozyonu mücadelesini başlattı ve 160 bin dekarlık saha kontrol altına alındı. Sahada erozyonu önleyici çalışmalar sonuç verdi ve insan eliyle oluşturulan bir felaket mühendislik müdahalesiyle durduruldu.
Ancak obruklar tehlike saçmaya devam ediyor. Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü’nün verilerine göre, 2020’de 350 olarak bilinen obruk sayısı 600’e ulaştı. İnsanlar ve hayvanlar risk altında. Zira, önceki yıllarda dağlık alanlarda oluşan obruklar artık tarım arazilerinde ya da yerleşime yakın yerlerde oluşuyor. 28 Şubat’ta oluşan bir obruk tehlike çanlarının çaldığının göstergesi: Reşadiye Mahallesi’nde yaşayan tarım işçileri, işittikleri gürültünün ardından mısır hasadının yapıldığı bir tarlada obruk oluştuğunu gördü. Yaklaşık 10 metre çapında ve 40 metre derinlikteki içi su dolu obruğun oluştuğu tarla, üretime hazırlanması için bir gün öncesinde traktörle sürülmüştü.
Bölgenin yapısal özellikleri obrukların oluşumunda oldukça önemli. Yeraltı suyunun karbondioksitle birleşimi sonucunda oluşan karbonik asit, kireç taşının yoğun olduğu toprakları zamanla çözerek yerin altında boşluklar oluşturuyor. Zamanla büyüyen boşlukların üstteki tabakayı taşıyamaması sonucunda da tabaka aniden çökerek obrukları meydana getiriyor. İnsan kaynaklı nedenleri de göz ardı etmemek gerek. Sanayi faaliyetler ve son 20 yılda Orta Anadolu’da yaygınlaşan sulu tarım bu defa bölgenin yeraltı suyu seviyesinin hızla düşmesine ve obruk oluşmasına neden oluyor. Çözüm için disiplinlerarası çalışma ve bütüncül arazi kullanımı planlamasına ihtiyaç var. Bilim insanları obruk oluşan bölgelerde jeolojik, jeofizik ve hidrojeolojik etüt yapılması, ziraat mühendisleri ve halkla ortak çalışma yürütülmesi görüşünde. Yani risk haritaları oluşturulmalı ve buna göre önlemler alınmalı. AFAD (T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) ile Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü’nün yürüttüğü risk haritası çalışmasıyla havzada obruk oluşabilecek yerler, obruk riski taşıyan ve taşımayan yerler ortaya konulacak.