TOHUM DİRENİYOR. Kayıt altına alınmamış olduğu gerekçesiyle satışı yasaklanan tohumlar, takas şenliklerinde üreticilere ulaşıp toprakla buluşuyor.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca 2006 yılında yürürlüğe sokulan Tohum Kanunu, sertifikasız tohumların satışına yasaklama getirdi. Bu, yerel tohumların satışının yasaklanması demekti. Sertifikasız tohumdan elde edilen ürünün piyasaya sürülmesi 10 bin lirayı bulan para cezalarına maruz kalmak anlamına geliyordu. Yasa açıkça tarım topraklarını küresel tohum devlerinin işgaline açtı; ülke toprakları hibrit tohuma terk edildi. Bahane de hazırdı: Yüksek verim ve kalite...


Aynı bahane, 20. yüzyıl boyunca tüm dünyaya dayatılmıştı ve Dr. Zerrin Çelik’in araştırmasına göre dünya genelindeki tarımsal biyolojik çeşitliliğin yaklaşık yüzde 75’i o yüzyılda kayboldu. Çin’de 1949’da on bin çeşit buğday varken 1970’lere gelindiğinde bu sayı bine düştü. ABD’deki lahana çeşitlerinin yüzde 95’i, mısır çeşitlerininse yüzde 9’u kaybolurken bu oran bezelyede yüzde 94, domatesteyse yüzde 81 oldu. 

Bu yok oluş süreci Türkiye’yi de içine aldı. Ancak bazı üreticiler kandırıldıklarını kavramakta gecikmedi. Hibrit tohum, biyolojik çeşitlilik, gıda sağılığı ve güvenliği açısından büyük bir tehditti ve aynı zamanda üreticileri yüksek maliyet girdabına sürüklemişti. Toprağı ve üreticiyi küresel şirketlere bağlamayı hedefleyen bu sistemden çıkışın tek yolu vardı: Tohum satışı yasaksa da takas için herhangi bir yaptırım öngörülmemişti. Bu da yerel tohumla üretimini sürdürmek isteyen üreticilerin çıkış noktası oldu. Başta Ege olmak üzere ülkenin değişik bölgelerinde başlayan tohum takası etkinlikleri üreticilerin atadan kalma tohumlarını yaşatarak geleceğe taşıyabileceği bir zemin oluşturdu. 


Peki şu anda durum ne? Takas, tohumu koruyabiliyor mu? Tohum takas şenliklerinin düzenlendiği yerlerden İzmir’in Torbalı ilçesine bağlı Karaot Köyü’nde yasa sonrası süreci inceleyerek doktora tezi hazırlayan Çelik anlatıyor: “Tohum takası, tohum ve bitkilerin varlığını güvence altına almanın en iyi yolu. Geçen dört yıl içinde 30 tohum takas şenliği düzenlendi. Değişik sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen bu etkinlikleri yerel yönetimler de destekledi. Büyük kısmı geleneksel hale geldi. Bazı şenlikler sonrasında yerel tohumlarla üretim yapan üreticiler için üretici pazarları kuruldu. İzmir Seferihisar Belediyesi’nin kurmuş olduğu tohum merkezi yine bu takas şenliklerinin önemli sonuçlarından...”

Tohumun direnişi yayılıyor; üç yıldır Muğla il merkezinde, iki yıldır da Fethiye’de yerel tohum şenlikleri düzenleniyor. Her iki şenlikte de Cumhuriyet Kadınları Derneği şubeleri başı çekiyor. Ancak şenliklere destek veren belediye, sivil toplum kuruluşu ve meslek odalarının sayısı da azımsanmayacak ölçüde. Bu yıl Fethiye’de 25 Ekim’de, Muğla’daysa 1 Kasım’da gerçekleştirilen tohum takası şenliklerine ilgi yoğundu. Fethiye ve Muğla’daki tohum takası şenlikleriyle ilgili görüşlerini aldığımız sivil toplum örgütü temsilcilerinin ortak vurgusu tüketicilerin bu yöndeki farkındalığının yeterli olmadığı yönünde. 


Seydikemer Bağlıağaç köyünden Ramazan Özdemir, 15 yıldır çiftçilik yaptığını ve bu süre içinde hep yerel tohumları tercih ettiğini söylüyor: “Çünkü hibrit tohum hem pahalı, hem de fideydi, ilaçtı derken çiftçiyi belirli bir yere bağımlı kılıyor. Hibrit tohum çiftçiyi mağdur ediyor. Ben kendi ürettiğim ürünlerden iki yıl sonra ekeceğim tohumu bile şimdiden hazırladım. Yerel tohumlardan yaptığım üretimle para da kazanıyorum. Ama herkes cebini düşünüyor. Gerçeği konuşalım. Ben seni bu dünyada zehirlerim ama bunun bir de altı var. Sen beni bu dünyada kandırırsın ama altında nasıl hesap vereceksin!”


Fethiye Nif (Arpacık) Köyü’nden Adem Arsal yerel tohumlarla yaptığı üretim sürecini şöyle özetliyor: “Bu yıl yerel tohumlardan beyaz lahana, mor domates, şeker havucu, karpuz ve bal kabağı yetiştirdim. Zararlılara karşı zehir kullanmadığım için ürünlerden tüketiciler son derece memnun. Bu yıl kiraz ağaçlarımdaki mantar ve kırmızı örümceğe karşı arapsabunu ve ayı ağacı suyundan elde ettiğim doğal karışımı kullandım. Sonuç çok iyi oldu. Kelebeğe karşı da kekik kullanıyorum.” 

Bu olumlu örneklere rağmen tohum ve tarım tehditten kurtulmuş değil. Ticari tohumların, endüstriyel tarımın, dev marketlerin, hibrit tohum üreten küresel firmaların devlet destekli saldırısı devam ediyor. Fakat tohumun direnişi de yayılmakta...