Mersin’de Rusya’nın Rosatom şirketi tarafından yapımı süren Akkuyu Nükleer Santrali’nin temelinde çatlak meydana geldiği ortaya çıktı. Habertürk gazetesinde yayımlanan haberle gündeme gelen çatlakların ilk olarak 2018’in Temmuz ayında tespit edildiği belirtiliyor. Sorunlu betonun kırılıp yenilendiği ancak daha sonra yapılan denetimlerde yeni çatlakların bulunduğu belirtilen haberde, çatlak tespit edilen bölümün bir kez daha kırılıp yeniden yapıldığı yazılı.
Haberin ardından gözler Akkuyu Nükleer A.Ş. adı altında Türkiye’de faaliyet gösteren şirkete çevrildi. Çocuklara dağıtılan hediyelerden Rusya’ya götürülen balıkçılara kadar her türlü halkla ilişkiler çalışmasını internet sayfalarında duyuran şirket, beton çatlağı haberini 6 Mayıs’ta duyulmasına, üzerinden 15 gün geçmesine karşın sayfalarına almadı. İlk açıklama, 8 Mayıs’ta Anadolu Ajansı ve bazı yayın organlarında yer buldu. “Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesinin inşaatı nükleer güvenlik gerekliliklerine, yüksek kalite standartlarına ve planlanan takvime uygun olarak devam edecektir” denen açıklamada iddia edilen beton çatlağı haberi yalanlanmadı. Akkuyu A.Ş., temel plakasının yapımında 17 bin metreküpten fazla özel bir beton türü kullanıldığı ve uluslararası standartlara uyulduğunu belirtmekle yetindi.
İlk açıklama kamuoyunu ikna etmemiş olacak ki 14 Mayıs’ta ikinci açıklama geldi. Bu defa, “temelde çatlak oluştuğuna veya proje takviminde gecikme yaşandığına yönelik haberler gerçeği yansıtmıyor” ifadeleri kullanıldı. İlk açıklamada çatlak olduğunu inkâr etmeyip her şeyin kontrol altında olduğunu söyleyen firma, ikinci açıklamada çatlak haberini tümden yalanlıyordu. Türkiye’de yapılmak istenen nükleer santralle ilgili açıklamanın Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafından Rus haber Ajansı RIA Novosti’ye yapılması ve TRT’nin bilgiyi oradan alarak haberleştirmesi de dikkat çekiciydi. Belli ki nükleer santrali yapan şirket kendini Rus kamuoyuna karşı daha sorumlu hissediyordu.
Tüm bunlar Akkuyu’nun ÇED raporunun iptali için açılan dava sürecini akla getirdi. Akkuyu’da bir numaralı reaktörün temelinde meydana gelen beton çatlamasıyla ilgili konuşan DAÇE (Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri) Avukatı İsmail Atal, “2016’da santralın ÇED raporunun iptali için açtığımız davada zeminin dayanıksız olduğunu anlatmıştık, delillerimize rağmen bilirkişi heyeti zeminden örnek almamıştı” diyor.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise gelişmeler üzerine projenin iptal edilmesi çağrısında bulundu. Koramaz, “TMMOB olarak Akkuyu NGS’nin yapımı için hazırlanan ÇED raporunu ayrıntılı olarak incelemiş ve yanlışlarla dolu raporun kabul edilmemesini talep etmiştik; uyarılarımızı dikkate almayan bakanlık, projeye rapor olumlu kararı vermişti” açıklamasını yaptı. Çevre kuruluşları ve sivil toplum örgütleri de gelişmeler üzerine inşaatın durdurulmasını, bağımsız denetim için izin verilmesini talep etti.
Meydana geldikten on ay sonra bir gazete haberiyle gündeme gelen beton çatlağı bize nükleer santral projelerinde bağımsız denetimin önemini bir kez daha hatırlattı. Dünyada bunun çok sayıda örneği var. Halihazırda Finlandiya ve Fransa’da yapımı süren nükleer reaktörler, bağımsız denetimler sonucunda, milyarlarca doları bulan zararlarına rağmen defalarca durduruldu. Fransa’da yapımı süren tek reaktörün (Flamanville-3) inşaatına Fransa’nın yetkili kurumu ASN sıklıkla müdahale ediyor. Son buldukları sorun reaktörün farklı noktalarındaki kaynak işlemleriyle ilgiliydi. Reaktörün inşası bu ve benzeri nedenlerle yedi yıl gecikti ve zarar yedi milyar euro’yu buldu. Fransa yalnız değil; Finlandiya’da da inşaat sırasında yapılan yanlışlar ve güvenlikle ilgili sorunların ülkedeki denetleme kurulunca tespit edilmesi nedeniyle Olkiliuoto-3 reaktörünün yapımı on yıl gecikti. Bu gecikmeler yüzünden de santralın maliyeti 5 milyar euro arttı. Buna rağmen iki ülkede de kimse denetimlere ara verilmesi gerektiğini söylemiyor, insanlar sorunları gazete haberlerinden öğrenmiyor ya da hükümet bu denetim kuruluşları üzerinde baskı kurmuyor. O ülkelerde nükleer reaktörlerin 2023’teki seçimlere yetiştirilme telaşı da yok.