Kazadan sonra açıklama yapan İçişleri Bakanı Yerlikaya, İliç'te kayan siyanürlü ve kimyasal kirlilik taşıyan toprak kütlesinin toplam hacminin 10 milyon metreküp olduğu, bu kütlenin de yaklaşık 800 metre kadar hareket ettiğini söyledi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise toprak kayması sırasında akan malzemenin Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfezin kapaklarının kapatıldığını açıkladı.

Harita: TJMO
Türkiye Jeoloji Mühendisleri Odası (TJMO) ise toprak kaymasının nedenlerini şu şekilde açıkladı: “2022 yılı Haziran ayında Çöpler Altın Madeni İşletmesi yığın liçi sahasındaki siyanür karışımı çözelti götüren borularda yaşanan kırılma sonucunda, yığın liçi sahasının hemen doğusundan geçen ve aktif bir fay tarafından (Munzur Fay Zonu) kontrol edilen Sabırlı Deresi’ne akması nedeniyle Odamız bölgede incelemelerde bulunmuştur. İncelemeler sonucunda, işletme sahası içerisinde MTA Genel Müdürlüğü tarafından 2013 yılında yayınlanan Türkiye Diri Fay Haritasında aktif olduğu ifade edilen ve Munzur segmenti olarak tanımlanan bir fay hattının bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak bu fay hattının işletme projeleri hazırlanırken dikkate alınmadığı, hatta fayın inaktif olduğunun belirtildiği, hazırlanan atık depolama, üretim ve diğer tesis projelerinde 0.30 g ivme değerleri gibi düşük ivme değerleri baz alınarak proje hazırlandığı görülmüştür. Olası büyük bir depremde bu alanda bulunan tesislerin yıkılma riski taşıyabileceği ifade edilerek, hazırlanan ve işletilmekte olan atık depolama tesisi, üretim tesisleri ile açık kazı ve yığın liçi için gerekli tasarım parametrelerinin hem statik, hem de dinamik koşullar (açık ocakta patlama ile kazı yapılması nedeniyle) dikkate alınarak yeniden yapılması ve gerekli tedbirlerin alınması gerektiği ifade edilmiştir. Hatta bu durum 74. Türkiye Jeoloji Kurultayı açılış konuşmasında, hem kurultay Başkanı Prof. Dr. Gürol Seyitoğlu, hem de Oda Yönetim Kurulu Başkanımız tarafından ifade edilmiştir.
Yığın liçi (heap leach) geçirimsiz bir zemin üzerinde hazırlanan cevher yığını üzerine uygun bir çözücü gönderilerek kazanılacak metalin çözeltiye alınması işlemidir. Bu malzeme kaya ortamlara göre oldukça zayıf, gevşek, gözenekli zemin türü gibi davranan yığınlardır. Dolayısıyla bu yığınlar sıvı içermekte ve açık ocaklar ile pasa yığınlarında olduğu gibi sıklıkla stabilite sorunları yaratabilmektedir. O nedenle bu tür alanlar günümüzde uzaktan algılama veya uydu görüntü ve teknolojileri ile sürekli izlenmektedir. İliç’te gelişen bu büyük boyutlu kaymanın olası nedenlerinden belki başlıcası, video görüntülerinden görüldüğü gibi, yığın yüksekliğinin fazla olması ve bu nedenle yüksekliğin belirli bir limiti geçmiş olma olasılığı ve yığının içerdiği çözeltinin gözeneklerde yarattığı basıncın yükselmiş olması olabilir. Ayrıca yine malzemenin hareketini gösteren görüntülerden, yığın linçini oluşturan malzemenin kayma sırasında oldukça yüksek bir hızla akan bir zemin gibi davranarak (çamur akması) hareket etmesi de gözenek sıvısı basınçlarının oldukça yüksek olma olasılığının bir göstergesi olabilir. Ayrıca geçtiğimiz hafta içinde bu bölgeye düştüğü belirtilen yağışın, bu malzemenin içine süzülmesiyle malzemenin doygunluk derecesinin artmış olması da kuvvetle muhtemeldir. Videoya alınan kayma sırasında malzemenin oldukça hızlı bir akışla sıvı gibi davrandığı da görülmekte olup, bu davranışın “akma duraysızlığı” şeklinde adlandırılması söz konusudur.
Yığın liçini oluşturan malzemelerin maruz kalabilecekleri diğer bir duraysızlık türü de “sıvılaşma” dır. Ancak bu davranışın gelişebilmesi için deprem veya patlatma gibi dinamik bir etkiye de gerek vardır. Bölgede bu ara herhangi büyük bir deprem meydana gelmediği gibi, patlatmanın yapıldığı işletme sahası, yığın liç alanından uzaktadır. Ancak kazı patlatmalarının kaymayı tetikleyip tetiklemediği hususu da göz önüne alınarak gerekli incelemeler yapılmalıdır. Bu nedenle bu duraysızlığın gelişiminde sıvılaşma olgusunun etkileyici bir faktör olma olasılığı düşük olmakla birlikte, söz konusu alanda göz önüne alınmalıdır.
Bir diğer değerlendirilmesi gereken husus ise yığına fazla solüsyon verilerek doygun nem oranı üzerine çıkarılarak duraysızlığa sebep olmuş olabilir.”
Şirket, Nisan 2022'de maden sahası ve atık havuzlarında 3 kat kapasite artışı yapmak için ÇED Olumlu raporu almıştı. O dönemde ve öncesinde Türkiye'nin tüm çevre kuruluşları, doğa aktivistleri, bilim insanları bu duruma karşı çıkmış, davalar açmıştı, ancak tüm engelleme çabaları sonuçsuz kalmıştı. 2022 yılının Haziran ayında ise liç sahasının doğusunda, liç alanına siyanürlü çözelti taşıyan borularda yaşanan kırılma sonucu siyanürlü kimyasal çözelti, Sabırlı Deresi boyunca akmış, zehirli kimyasalların Karasu Nehri'ne ve üzerinde yer alan baraja ulaşmadığı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ifade edilerek, gerekli tedbirlerin alınması için geçici süre ile işletmede üretimin durdurulduğu kamuoyuna duyurulmuştu. Sonrasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı alınan tedbirleri yeterli görerek, işletmenin tekrar açılmasına onay vermişti.
TÜRKİYE’NİN ALTIN MADENLERİ
Maden Kanunu’n 1985 yılında yabancı sermayeli şirketlerin ruhsat almasına olanak tanıyan değişikliğin yapılmasından sonra 17 yabancı şirket aramalar için Türkiye’ye geldi. Cumhuriyet döneminde resmi olarak ilk altın üretimi ise 2001 yılında İzmir’in Bergama ilçesindeki Ovacık altın madeninde başladı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Türkiye Madencilik Sektörü Gelişim Raporu’na göre Türkiye'deki Altın Madenleri’nin bulunduğu şehirler, işleten firma ve hizmete girdiği tarihler:
1-İzmir-Ovacık / Koza / 2001
2-Manisa- Sart / Pomza / 2002
3-Uşak-Kışladağ / Tüprag / 2006
4-Gümüşhane- Mastra / Koza / 2009
5-İzmir-Çukuralan / Koza / 2009
6-Erzincan- Çöpler / Anagold / 2010
7-İzmir- Efemçukuru / Tüprag / 2011
8-Eskişehir-Kaymaz / Koza / 2011
9-Niğde-Bolkardağ / Gümüştaş / 2012
10-Gümüşhane-Midi Yıldızbakır 2012
11-Kayseri-Himmetdede / Koza / 2013
12-Ordu-Fatsa-Altıntepe / Bahar / 2015
13-Sivas- Bakırtepe / Demir Export / 2015
14-Konya- İnlice / Esan / 2015
15-Balıkesir-Kızıltepe / Zenit / 2017
16-Çanakkale- Lapseki / Tümad 2018
17-Balıkesir-İvrindi Tümad / 2019
18-Kayseri-Develi / Öksüt / 2020
19-Balıkesir-Gediktepe / Lidya / 2022

Özbekistan'da yer alan Muruntau altın madeni, dünyanın en büyük altın kaynaklarından biri. Uydu görüntüsü: NASA
DÜNYADA EN ÇOK ALTINI ÇİN ÜRETİYOR
Altın, Antarktika hariç her kıtada çıkarılan bir maden. 2022 verilerine göre ülkeler düzeyinde Çin dünyanın en büyük altın üreticisi ve küresel üretimin yaklaşık yüzde 10'una sahip. Dünya Altın Konseyi’nin 31 Aralık 2022’de yayınladığı verilerine göre ise Türkiye altın üreten ülke sıralamasında 29. sırada yer alıyor.
En Fazla Altın Üreten Ülke Sıralaması
1-Çin 375 ton
2-Rusya Federasyonu 324,7 ton
3-Avustralya 313,9 ton
4-Kanada 194,5 ton
5-ABD 172,7 ton
6-Gana 127 ton
7-Peru 125,7 ton
8-Endonezya 124,9 ton
9-Meksika 124 ton
10-Özbekistan 110,8 ton
11-Mali 101,7 ton
12-Burkina Faso 96,2 ton
13-Güney Afrika 92,6 ton
14-Brezilya 86,7 ton
15-Kazakistan 81,9 ton
16-Sudan 80,1 ton
17-Gine 63,5 ton
18-Kolombiya 60,4 ton
19-Bolivya 53,4 ton
20-Tanzanya 50,9 ton
21-Zimbabve 49,4 ton
22-Fildişi Sahilleri 48 ton
23-D. Kongo C. 44,5 ton
24-Papua Yeni Gine 41,6 ton
25-Arjantin 41,4 ton
26-Filipinler 38,6 ton
27-Nijer 34,5 ton
28-Şili 33,9 ton
29-Türkiye 30,9 ton
30-Venezüella 30 ton

Dünya altın üretim haritası / Kaynak: Dünya Altın Birliği
Dünyanın en büyük altın çıkaran şirketleri
1. Newmont (ABD)
2. Barrick Gold (Kanada)
3- Agnico Eagle Mines (Kanada)
4. AngloGold Ashanti (Güney Afrika)
5. Polyus Gold (Rusya)
6- Gold Fields (Güney Afrika)
7. Kinross Gold (Kanada)
8. Newcrest Mining (Avustralya)
9. Freeport McMoRan (ABD)
10. Zijin Mining (Çin)
* Kaynak: Investing News, 2022
Bu şirketler, dünya genelinde büyük altın madenleri işleten ve altın üretiminde önemli bir paya sahip olan önde gelen şirketler.
Siyanürlü Madencilik Nedir?
Türk Tabipleri Birliği 25 Mayıs 2021 tarihli siyanürlü altın madenciliği ile ilgili görüşünde biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan “siyanürlü liçleme”nin kesinlikle yasaklanması gerektiğini belirtiyor.
2000 yılında Romanya-Baia Mare Aurul Altın Madeni’nde atıklarının depolandığı atık maden barajının çökmesi ile Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük tatlı su felaketi yaşandı. Baraj seddesinin yıkılması ile Lupus Nehri’ne dökülen siyanür ve ağır metal içeren atık Romanya, Macaristan, Sırbistan ve Bulgaristan sınırlarından geçerek Karadeniz’e kadar yayıldı. Kaza sonrasında sudaki siyanür değeri sınır değerlerin 100 katına ulaşırken, yüzlerce ton deniz canlısı öldü, 2 milyondan fazla insanın içme suyu zehirlendi. Bu kaza sonrasında siyanürlü madencilik Avrupa’nın birçok ülkesinde ve Avrupa Birliği Parlamentosu’nda tartışmaya açıldı. Bu tartışmaların yasal olarak karşılık bulduğu ilk ülke Çek Cumhuriyeti oldu. Aynı yıl Çek Cumhuriyeti’nde, 2002 yılında Almanya’da, 2009 yılında ise Macaristan’da siyanürlü madencilik yasaklandı.