Bundan tam dokuz yıl önce, 2011 yılının Temmuz ayında son uçuşunu tamamlayan Amerikan uzay mekiği Atlantis’ten bu yana Amerikan topraklarından astronotlar uzaya gönderilemiyordu. Bu dokuz yıllık sürede Amerikalı astronotlar, Rusya’dan Rus uzay araçlarıyla uzaya gitti. Amerika, 30 Mayıs 2020’deki SpaceX’in DM-2 göreviyle kendi astronotlarını, kendi topraklarından yeniden göndermeye başladı. Ama bu uçuş, bir Amerikan şirketi olan SpaceX’in geliştirdiği uzay araçlarıyla yapıldı. ABD’nin uzay ajansı NASA’nın çok sayıda farklı uzay görevi olmakla birlikte astronotlarını uzaya göndermek konusunda dokuz yıl boyunca dışa bağımlı kalması, ABD’li özel şirketlerin de bu konuda ihtiyaç duyulan desteği alarak kendi uzay programlarını geliştirmelerini sağladı. SpaceX, Boeing, Lookheed Martin gibi şirketler NASA destekli yeni teknolojiler geliştirerek rekabeti artırdılar ve SpaceX buradan başarıyla çıkarak özel şirketlerin uzay çalışması yapabileceğini ispatladı. Uzay çalışmalarında ticari ortaklıkların ve ticari işlerin de yapılabilmesi uzay uçuşlarında ve uzaydaki ticari çalışmalarda bir dönüm noktası olarak görülüyor.

NASA ve SpaceX’in ortak çalışmalarıyla gerçekleştirilen Crew Dragon DM- 2, SpaceX şirketinin insanlı uzay uçuş sistemleri için gerçekleştirilen deneme testlerinden ikinci ve en önemlisi. İlk defa 2019 yılında DM-1 testi insansız olarak gerçekleştirilmişti. Tamamen bilgisayar tarafından kontrol edilen Dragon modülü, Falcon 9 roketiyle uzay gönderilmiş; modül Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) kenetlenmişti. Bu da ilk defa özel bir şirket tarafından geliştirilen roket ve modül sistemlerinin astronotları uzaya götürebilecek kabiliyette olduğunu ispatladı. 30 Mayıs’ta gerçekleştirilen DM-2 göreviyle iki NASA astronotu, Bob Behnken ve Doug Hurley, SpaceX’in Crew Dragon modülüyle Uluslararası Uzay İstasyonu’na giderek istasyona kenetlendi. Bu görevle hem yeniden kullanılabilir Falcon 9 roketi Dragon modülünü yörüngeye çıkarıp geri dönerek bir yüzer platform üzerine geri indi, hem Dragon modülü kumanda ve kontrol ekipmanları test edildi, hem de UUİ’ye kenetlenme aşamalarının tamamı insanlı bir uçuşla test edildi. Uçuş yaklaşık 19 saat sürdü. Crew Dragon modülü yerden yaklaşık 410 kilometre yükseklikte bulunan istasyona başarılı bir şekilde kenetlendi; içerisinde bulunan iki astronot, UUİ’ye modülden geçiş yaptı.

Uzayda Yeni Çağ 1

SpaceX’in yeniden kullanılabilir roketi Falcon 9, fırlatma platformunda kalkışı bekliyor.

Sanat Uzayda

Önümüzdeki yıllarda bu gibi başarılar uzay uçuşlarında başka pek çok gelişmenin yaşanmasını ve çeşitli fırsatların oluşmasını sağlayacak. Günümüzde uzay daha sık duyduğumuz ve gelişen teknolojiyle daha yakın hissettiğimiz bir yer haline geldi. Uzay çalışmalarında, bilimsel araştırmaların yanında uzay turizmi, uzay madenciliği, uzay kolonileri, Ay ve Mars’a yolculuk gibi pek çok yeni nesil çalışmaların yapıldığı ve hızlı geliştiği bir döneme giriyoruz. Düşük yer yörüngesi (0-2.000 km) uçuşları yapabilecek özel şirketler uzay turizmiyle pek çok insanı uzaya taşımayı hedefliyor ve bu çalışmalar çoktan başladı bile. Uzay turizminin en ilginç örneklerinden biri SpaceX şirketinin sahibi Elon Musk’ın bir Japon milyarderle imzaladığı Ay yörüngesinde uçuş projesi. Böylece SpaceX, bir Japon milyarderi ve seçeceği sekiz sanatçıyı Ay’a göndererek yörünge üzerinde bir uçuş gerçekleştirecek. Uzay ve uzaydan dünyamız farklı bakışlarla nasıl hissediliyor sanatçılar tarafından yorumlanacak. Bir başka çalışmada da ilk uzay heykeli dünya yörüngesine yerleştirilecek ve yörünge uçuşuyla dünyadaki insanlar tarafından görülebilecek şekilde bir şekle sahip olacak. Tom Cruise’in uzaydaki ilk filmini UUİ’de çekebileceği de projeler arasında yerini aldı. Bu gibi çalışmalar uzay turizminin ticari açıdan ne derece önemli olabileceğini gösteriyor.

Mars’ı Yeni Evimiz Yapabilir Miyiz?

Uzay çalışmaları yapmak için dört büyük nedenimiz var: Birincisi merak. İnsan meraklı bir tür ve evrenin nasıl bir yer olduğunu keşfetmek istiyor. İkincisi, türümüzü devam ettirme isteğimiz. Bir gün dünyayı yaşanamayacak bir yer haline getirirsek başka nerede yaşayabileceğimizi araştırıyoruz. Üçüncüsü, farklı kaynak arayışımız. Pek çok farklı yaşamsal ya da işlenebilir kaynakları farklı uydu, gezegen, kuyrukluyıldız ya da asteroidlerde arıyoruz. Dördüncüsü de evrende bizden başka canlı yaşamı var mı? Bugüne kadar bilimsel olarak bulunamasa da mikroorganizma düzeyinde de olsa başka canlı yaşamları aramaya devam ediyoruz.

Bu nedenler insanlığı Mars’ı incelemeye itti. Dolayısıyla Mars çalışmaları günümüzde tüm hızıyla sürüyor. SpaceX 2025-2030 yılları arasında Mars’a ilk insanlı uçuşları yapmayı planlıyor. NASA ise insanlı Mars yolculuklarını 2030’ların ortasında gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu açıdan bakıldığında yeni uzay çalışmaları çoktan başladı. Yörüngeye geliştirilecek istasyonlarda yaşam alanları, Ay ve Mars yüzeyinde kurulacak koloniler, insanların yakın gelecekte sıklıkla üzerinde çalışacağı yeni hedeflerin başında geliyor. Ay’a yeniden gidiş için NASA, 2020 yılında dört yıl sürecek Artemis projesini başlattı. Bu projeyle dört yıl boyunca farklı zamanlarda pek çok farklı görev için ABD Ay’a yeniden gidecek. Ay’da üsler kurulacak, hareketli araçlar çalışacak ve astronotlar yeniden Ay’a inecek. Özel şirketlerin de bu konuda pek çok çalışması var. Özellikle uzay madenciliği için Ay ve asteroid yüzeyinden maden arama ve çıkarma çalışmaları önümüzdeki yirmi yılın konusu haline gelecek gözüküyor. Bu çalışmalarda mimari, inşaat vb. pek çok mühendislik çeşidi ve pek çok farklı disiplinin bir arada çalışmaları zorunlu. Mars’ta bir koloni kurulabilmesi için Mars atmosferini, yüzeyini, iklim koşullarını iyi bilmek ve bu gibi pek çok konuda uzun yıllardır devam eden gözlem sonuçlarını iyi analiz etmemiz gerekiyor. Maliyetleri ve riskleri yüksek olan bu gibi çalışmaların devamlılığı ortak çalışmalar yapmaya ve gelecek stratejileri geliştirmeye bağlı.

Uzayda Yeni Çağ 2

Elon Musk’ın Mars’a koloni kurma hayali, kendi şirketi SpaceX’in geliştirdiği Starship (yıldız gemisi) uzay araçlarıyla mümkün olacak.

Ülkelerin Uzay Çalışmaları

Uzay çalışmalarında sadece Amerika yok. Bugün dört ülke; Hindistan, Çin, Rusya ve ABD Ay’a ya da Mars’a araç gönderebilecek yetkinliğe sahip. Ayrıca başka pek çok ülke de çeşitli uzay çalışmaları yapabilecek kabiliyetteler.

Günümüzde ABD’nin uzay çalışmalarında 250 bin kişi çalışıyor. Diğer birkaç ülkedeki durum şöyle: Fransa’da 12 bin, İran’da 6 bin bu alandayken Türkiye’de 600 ila 1.000 kişi arasında uzay çalışması yapan insana sahibiz. 1958 yılında kurulan NASA, altmış yıldan fazla bir deneyime sahip. Yine Rusya (Roskosmos), Amerika ile aynı yıllarda uzay programlarını başlattı. Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Japon Uzay Ajansı (JAXA), Hindistan Uzay Ajansı (İsro), Çin Uzay Ajansı (CNSA) gibi pek çok ülkenin uzay ajansı var.

Türkiye’nin Uzay Çalışmaları

Türkiye’de uzay çalışmalarında, TÜBİTAK Uzay Enstitüsü ile TAI-Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi iki öncü ve gelişmiş kurum olarak başı çekiyor. Türkiye, kendi uydularını üretebilme kabiliyetine sahip bir ülke. Pek çok farklı proje de eş-zamanlı gerçekleştiriliyor. Roket yapımı, roket motoru geliştirilmesi, roket rampası vb. birçok proje üzerinde çalışmalar devam ediyor. Uzay alanındaki çalışmaların ileriye taşınması için Aralık 2018’de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Türkiye Uzay Ajansı (TUA) kuruldu. TUA, şu anda oluşum sürecinden geçiyor. Çin Uzay Ajansı, kuruluşundan tam yirmi beş yıl sonra Ay’a gidebilme başarısını gösterdi. Bu açıdan baktığımızda ülkemizin deneyim kazanması için daha zamana ve istekli insan gücüne ihtiyacı var gözüküyor. Özellikle Türkiye Uzay Ajansı’nın kurulmuş olması ve yakın gelecekte tüm çalışmaların ortak bir çatı altında toplanması Türkiye’nin gelecek uzay çalışmalarında kendi yeterliliği açısından oldukça önemli.

Uzay çalışmaları bugün bir ülkenin olmazsa olması olarak değerlendiriliyor. Uzay, tıpkı coğrafi keşiflerde olduğu gibi ilk bulanın sahip olacağı bir deniz gibi. Ticari oluşumların da pek çok yeni kapılar açacağı bu alan önümüzdeki yıllarda hızlanarak hayatımıza daha da güçlü etki etmeye başlayacak. Bu konuda SpaceX’in geliştirdiği Starlink uydularıyla dünyanın dört bir yanında ve herhangi bir yerinde internete bağlanacağız. Kullandığımız tükenmez kalemden, kırılmaz camlı gözlüklere, oda içi yangın detektörlerinden MR cihazlarına, teflon tavalardan kapı güvenlik X-Ray cihazlarına kadar pek çok gelişmiş teknolojiye sahip ürünlerin neredeyse tamamı uzay çalışmaları için geliştirilmiş teknolojilerin günlük hayata yansıması. Dolayısıyla uzay sadece gidilen değil, aynı zamanda bilim ve keşif yapılan, teknoloji geliştirilen bir alan olarak günümüzün geleceğidir.


* Dr. F. Korhan Yelkenci, Astronom, İstanbul Üniversitesi Astronomi Ve Uzay Bilimleri Bölümü