Tanrı Dağları’na (Tien Shan) yolculuğum 21 Temmuz 2017 günü başladı. Kırgızistan - Kazakistan sınırında yer alan 7.000 metrelik Khan Tengri’ye yapacağım solo ekspedisyon öncesinde karşıma çıkacak zorlukları aşmak için uzun bir hazırlık süreci yaşamıştım; artık fiziksel ve zihinsel olarak hazırdım. Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e 22 Temmuz günü ulaştım. Bu bölgede daha önce tırmanış yapmıştım. Lenin’e 2013 yılında, Korjenevskaya ve Komünizm’e 2016 yılında tırmanmıştım, şimdi sırada Khan Tengri vardı.
Orta Asya’da Kırgızistan – Kazakistan - Çin sınırında bulunan Tanrı Dağları’nda 6.000 metre üzerinde yüzden fazla zirve var. Eski Sovyetler Birliği’nin en yüksek beş zirvesi eski adı Komünizm olan İsmail Samani (7.495 metre), Korjenevskaya (7.105 metre), Lenin (7.134 metre) Pamir Dağları sırasında; Khan Tengri (7.010 metre) ve Pobeda (7.439 metre) ise Tanrı Dağları sırasında yer alıyor. Khan Tengri, Tanrı Dağları’nın ikinci yüksek zirvesi. Pembe granit ve mavi buzdan oluşan ve piramidi andıran şekliyle bu zirve, gün batarken kızıl renge bürünüyor. Bu nedenle Kan Dağı olarak da anılıyor. Dağın Türkçe anlamıysa Han Tanrı. Dünyanın en kuzeyindeki 7.000 metrelik dağ olan Khan Tengri, kötü hava koşullarıyla bilinen, zorlu bir rotaya sahip. Tırmanış için Güney İnelçek ana kampı kullanılıyor. Ancak ana kampa ulaşım sadece helikopterlerle sağlanabiliyor ve helikopterler de Kazakistan sınırında bulunan Karkara’dan havalanıyor. Ben de 22 Temmuz’da Bişkek’ten yaptığım yedi saatlik yolculuk sonucunda Karkara’ya ulaşmıştım. Burada hava durumunun helikopterin uçuşuna uygun olması için bir gün bekledim. Ertesi gün nihayet ana kamptaydım. Vücudumu Khan Tengri’ye alıştırmak için aklimatizasyon tırmanışlarına başladım. Ana kamptan üç saatlik tırmanışla 4.300 metredeki birinci kampa ulaştım. Gün boyu bu kampta kaldıktan sonra aynı gece 5.350 metredeki ikinci kampa tırmanışa başladım. Tırmanışa gece başlamamın sebebi aradaki bölgenin buzul yarıklarıyla dolu olması ve ciddi çığ tehlikesi bulunmasıydı. İkinci kampta da bir gece kaldıktan sonra 5.850 metre yükseklikteki üçüncü kampa tırmandım ve sonrasında ana kampa geri döndüm.
Ana kampta iki gün dinlenmenin ardından tırmanışa yeniden başladım. Bu sefer önce birinci kampa, ertesi gün ikinci kampı atlayarak üçüncü kampa ulaştım. Aynı gece saat birde üçüncü kamptan hareket ederek on saatlik bir tırmanış sonucunda saat sabah on birde Khan Tengri’nin 7.010 metrelik zirvesine ulaştım. Ardından üçüncü kampa inişe geçtim. Üçüncü kamptan zirveye tırmanılan 1.000 metrelik irtifada kar, buz ve kayayla kaplı rota ciddi teknik tırmanış gerektirdi ve dönüşte yaptığım 1.000 metrelik ip inişinden sonra ciddi anlamda yorulmuştum. Bütün gece dinlenerek ertesi gün çok kötü bir havada ana kampa vardım. Kötü hava helikopterin de kalkmasına engeldi, iki günlük bekleyişin ardından önce Karkaya’ya oradan da karayoluyla Bişkek’e döndüm. Zirvemin gururunu yaşarken benimle aynı tarihlerde Khan Tengri’ye tırmanan ve geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybeden Hakan Coşkun’un üzüntüsünü yaşıyordum. Tırmanış boyunca bu olayı düşünmediğim bir an olmadı. Yüksek irtifa tırmanışlarında sporcuların aldığı bütün önlemlere rağmen her zaman risk vardır. Bu riskleri en aza indirmek için tırmanıcılar ellerinden geleni yapsa da bazen kaçınılmaz kazalar yaşanabiliyor.