Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED), bu yıl da dünyanın dört bir yanından ekoloji temalı belgeselleri ve bu filmlerin ardındaki hikâyeleri adaya taşıdı. 70’i aşkın ülkeden 500’den fazla başvuru arasından seçilen 45 belgeselin gösterildiği festivalde, ödüller sahiplerini buldu.

Fethi Kayaalp Büyük Ödülü’nü, Yanomami halkının yaşam mücadelesini ve doğa ile kurdukları kadim bağı anlatan “Falling Sky” (Düşen Gökyüzü) kazandı. Brezilya ve İtalya ortak yapımı olan film, yok oluş tehdidi altındaki bir kültürün sesi olurken, şaman Kopenawa’nın “Siz beyazların gerçekten ağladığı tek şey paradır” sözleriyle insanlığa sert bir uyarıda bulunuyor.
Madam Melpo İkincilik Ödülü’nü, Kanada’dan “Yintah” alırken, Wet’suwet’en halkının toprak mücadelesini görünür kılan film, dev şirketlere ve hükümetlere karşı verilen direnişi aktarıyor. Jüri Özel Mansiyonu ise, Hasankeyf’in sular altında kalışını distopik bir dil ile anlatan “The Town That Drove Away” (Uzaklaşan Kasaba) oldu. Festivalin öne çıkan diğer ödülleri arasında, Naci Güçhan Öğrenci Ödülü’nü Polonyalı yönetmen Wojciech Weglarz’ın “Köken (Bloodline)” adlı filmi, İdil Schneider-Bulut Ses Ödülü’nü ise “Geographies of Solitude” (Yalnızlığın Coğrafyaları) kazandı.
Törende Filistinli sanatçı Sheeren Quttaineh’a teşekkür edildi. Filistinli kadınların kimliklerinin, belleğinin ve aidiyet duygusunun bir ifadesi olarak üç bin yıldır varlığını sürdüren Tatreez adlı nakış sanatı anıldı. Sadece bir el işi değil, aynı zamanda toprağın hafızasını ve direnişi anlatan kadim bir lisan olarak öne çıktı. Filistinli sanatçı Shereen Quttaineh’in hazırladığı Tatreez desenleri, ülkesinin “yasak bitkileri”ne işaret etti. Her bir desen, iğne ve iplik aracılığıyla sessiz bir direnişi, küçük ama anlamlı bir meydan okumayı görünür kıldı. Bir ülkeye duyulan sevgi ve özlem, geçmişe duyulan saygı ve kültürel sürekliliği koruma isteği, bu desenlerde buluştu.
Ödül töreninde konuşan festival koordinatörü Ethem Özgüven, Filistin ve Yemen’deki insanların bir parça ekmek için mücadele ederken, ABD ve Almanya’daki yiyeceklerinin neredeyse yarısının çöpe atıldığını belirterek konuşmasına devam etti: “Bir şeyin çoğalması, onun gerçek değerini azaltmaz. Mesela sevgiyi düşünün. Saygıyı, nezaketi. Onlar çoğaldıkça, aslında daha da değerli hale gelirler. Şuraya bakın — yıllardır birlikte büyüyoruz. Bozcaada’nın insanlarıyla, burada oturan sizlerle birlikte. Biz büyüdükçe değerimiz azaldı mı? Bana öyle gelmiyor. Tam tersine; biz büyüdükçe dayanışmamız güçleniyor. Biz büyüdükçe daha da sağlamlaşıyoruz.”
Festivalin kapanışında konuşan Bozcaada Belediye Başkanı Yahya Göztepe, “BIFED’in uzun yıllar boyunca Bozcaada’da devam etmesi dileğiyle” derken, Festival Yönetmeni Petra Holzer ise “Paylaştıktan ve bir ara verdikten sonra hepimizin daha zenginleştiğini hissediyorum” sözleriyle duygularını paylaştı.
BIFED, bu yıl da yalnızca bir belgesel festivali olmanın ötesine geçerek; dayanışmanın, kolektif üretimin ve ekoloji mücadelesinin sesi oldu.

ÖDÜL ALAN BELGESELLER
Fethi Kayaalp Büyük Ödülü
Birinci: Falling Sky (Düşen Gökyüzü), Eryk Rocha, Gabriela Carneiro da Cunha, Brezilya, İtalya
(Yanomamilerin hikâyesi, yalnız onların varoluş mücadelesi değil, aynı zamanda tüm insanlığa yöneltilmiş kadim bir uyarı, güçlü bir çağrıydı. "Siz beyazların gerçekten ağladığı tek şey paradır," diyor lider Kopenawa ve ekliyor "son şaman öldüğünde artık ruhlar gökyüzünü tutmayacak ve felaket hüküm sürmeye başlayacak.)
Madam Malepho İkincilik Ödülü: Yintah by Michael Toledano, Jennifer Wickham, Brenda Michell, Kanada,
(Wet'suwet'en halkının tüm bireyleri uğradıkları haksızlık sonucu birer toprak savunucusuna dönüşür. Belki topraklarından boru hattı geçirecek dev şirketi, onunla iş birliği yapan hükümeti ve başka kurumları aşamazlar ama mücadeleleri, projenin yıllarca gecikmesine ve büyük zarara uğramasına sebep olur. “Yintah”, uğruna mücadele verdikleri topraktır.)
Jüri Özel Mansiyon: The Town That Drove Away (Uzaklaşan Kasaba), Natalie Pietch, Grzegorz Piekarski, Polonya
(Filmin yönetmenleri, altı yıl boyunca yaptıkları araştırma ve çekimlerle, 12 bin yıllık tarihe sahip bir kentin “sürgün edilişini” belgeliyorlar. Kadim kent Hasankeyf’in baraj sularının altında kalışının yarattığı kültürel yok oluşu ve evleri, toprakları, hayvanları ellerinden alınan yerel halka dayatılan zorunlu göçün, insanların gündelik yaşamlarını nasıl etkilediğini anlatıyorlar. Filmde bir anlatıcı yok, röportajlar yok, yalnızca gerçek sesler ve etkileyici bir görsel hikâye var. “Kendi sesimizi çok fazla kullanmamaya ve izleyicinin yorumlayışına alan bırakmaya çalıştık.” diyerek izah ediyorlar bu tercihi. Belediye hoparlörlerinden yükselen absürt anonslar, dev iş makinelerinin çıkardığı sesler ve yarattıkları dev hafriyat görüntüleri distopik bir dünya yaratıyor belgeselde. Bu distopik dünyada, Çoban Rengin ile ailesi ve Berber Burak, kendilerine vadedilen “modern” yaşamla, bildikleri ve sevdikleri yaşam arasında sıkışıp kalan Hasankeyf halkının birer sembolü gibiler. Evlerde ve berber dükkânında dönen muhabbetlerdeki mizah, günlük yaşamın gerekleri, yaşamın devamlılığının bir işareti. İnsan sormadan edemiyor, bu gerçekten de yalnızca bir baraj projesi miydi?)
Naci Güçhan Öğrenci Ödülü
Kazanan: Köken (Bloodline) Wojciech Weglarz, Polonya
(Yalnızca insanlığın problemi gibi görünen bir krizi, bir bizonun gözünden, içe dönük biçimde inceleyen ve ulusal sınırların keyfîliği, insanın doğa üzerindeki etkileri ve görünmez kurbanları önümüze seren, gerçekten çok etkileyici film Köken, seyircinin de büyük beğenisini kazanmıştı.)
İdil Schneider-Bulut Ses Ödülü:
Kazanan: Geographies of Solitude (Yalnızlığın Coğrafyaları), Jacquelyn Mills, Kanada
(Kuzeybatı Atlantik Okyanusu’nda, Kanada’nın Nova Scotia eyaletinin açıklarında yer alan Sable Adası’nın nüfusunu atlar, kuşlar, foklar ve Zoe Lucas oluşturuyor. Zoe adaya ilk kez 70’li yıllarda, sanat ve tasarım öğrencisiyken gidiyor. El değmemiş bu kara parçasına ama en çok da üzerinde yaşayan atlara hayran oluyor ve bundan böyle yılın 8-10 ayını adada geçirmeye başlıyor. Artık o, biyoçeşitlilik konusunda uzman bir bilim insanı, araştırmacı, arşivci ve bir çevre aktivisti. Yönetmen, Zoe’yi adadaki günlük yürüyüşleri sırasında takip ediyor, bitki ve hayvan gözlemlerini 16 mm’lik filme kaydediyor. Ne yazık ki Sable Adası’nın pastoral bir şiiri çağrıştıran kumsalları, yıldızlı gökyüzü, atlar, çayırlar ve Mills’in olağanüstü fotoğrafları bile bizi plastik gerçeğinden uzaklaştıramıyor. Zoe, kuş cesetlerindeki plastiği ve sahile vuran çöpleri de aynı titizlikle araştırıyor, sonuçlar çıkarmaya uğraşıyor. Birbirlerinden ilham alan iki kadının şahsında bilim ve sanatı buluşturan belgesel, bugüne kadar otuz beşten fazla uluslararası ödüle değer bulundu…)