Antik dönem insanlarının iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmeye yönelik çabaları, bu sırada yaşanan salgınlar, depremler ve savaşlar gibi olaylarla baltalandı. Tıpkı günümüzde olduğu gibi…

Araştırmacılar, güneybatı Anadolu'da yer alan Likya-Pamfilya'daki 381 yerleşim yerinden tarihi ve arkeolojik kanıtlar topladı. Tunç Çağı'ndan (MÖ 3000-1150) Orta Bizans dönemine (MS 600-1050) kadar altı tarihi dönem inceledi. Zira bu bölge şehirler, limanlar ve kırsal yerleşimler gibi arkeolojik kalıntıların yanı sıra yüksek kaliteli paleo-iklim ve paleo-çevre arşivleri açısından da zengin. Bir mağara dikitinin kimyasal analizine dayanan çalışma, iki gölden alınan kanıtlarla da desteklendi.

PLOS ONE’da yayımlanan makaleye göre, “Bu kadar farklı yerleşimi, her dönem içindeki değişikliklere göre yorumlamak; kronolojik, yorum belirsizliği ve koruma yanlılığı ile ilişkili önemli zorluklar çıkarıyor. Bununla birlikte, hâlâ gözlemlenebilen bazı izler, bölgesel tarih, arkeolojik kanıtlar ve paleo-çevresel verilerle büyük ölçüde tutarlı. Bunun en açık göstergelerinden biri, Roma ve Erken Bizans dönemlerinde yerleşim sayılarının istikrarlı bir şekilde artması ve zirve yapması. Ardından Orta Bizans kanıtlarında yerleşim sayıları önemli ölçüde azalıyor. Bu değişiklikler, Doğu Akdeniz genelindeki verilerle de tutarlı. Bu durumun, kısmen de olsa, değişen iklim ve çevresel koşullardan kaynaklandığı varsayılır.”

Makalenin devamında iklim etkisi şöyle anlatılıyor: “Genel olarak, olumlu (yağışlı) veya olumsuz (daha kuru) iklim koşullarıyla olumlu veya olumsuz sosyo-ekonomik koşullar arasındaki basit korelasyonun çok sayıda uyarıya sahip olduğunu gösteriyoruz… Likya-Pamfilya, daha kurak Roma döneminde gelişti, MS 460'tan sonra başka bir kuraklık döneminde de refahı arttı. Ancak 6. yüzyılın ortalarından sonra çeşitli baskıların (politik, çevresel-iklimsel, sismik, patojenik (hıyarcıklı veba gibi) ağırlığı altında ezildi.”

Glasgow's School of Humanities | Sgoil nan Daonnachdan’da arkeoloji öğretim görevlisi, çalışmanın yazarı Dr. Matthew Jacobson’a göre de, “‘İklim kötüye gittiğinde, insanların başına kötü şeyler gelir ve toplum geriler’ demek oldukça basit. Zira çalışmanın sonuçlarına göre, Güneybatı Anadolu'da koşulların çok daha kuru olduğu Roma döneminde yerleşim sayılarının ve tarımsal verimliliğin hızla arttığı görüldü. Jacobson, insanların başlangıçta 5. yüzyıldaki kurak koşullara adapte olduklarını, ancak yaklaşık bir asır sonra iklimin düzelmemesi ve bölgeyi vebanın yanı sıra sayısız deprem ve savaşın vurmasından dolayı başka mücadelelerin başladığını söylüyor ve ekliyor: “Bu, antropojenik iklim değişikliğinin üstesinden gelebileceğimizi gösterdiğinden modern çağ için hem iyi hem de kötü haber. Eğer iklim değişikliğinin etkisini azaltmak ve diğer felaketlerin üstünden gelmek için hemen harekete geçersek bu tarihi veriler bir yol göstermiş oluyor. Oysa giderek istikrarsızlaşan iklimimiz, devam eden salgın hastalıklar ve mevcut çatışmalar göz önüne alındığında, tıpkı Pamfilya bölgesinde olduğu gibi gerileme getiren paralel gelişmeler yaşanıyor. Ancak, dirençli toplumlar inşa etmek ve sürdürülebilir olmak için, bu tarihi örneklerden öğrenebileceklerimize dair umudumu koruyorum.”

Yakın zamanda Dr. Jacobson tarafından ortaklaşa yazılan ve aynı dönemi kapsayan benzer bir makalede de Yemen'de uzun süredir devam eden kuraklığın Himyar Krallığı'nı bir işgal sırasında kendilerini savunamayacak kadar zayıflattığı tespit edildi.