Yıldızların, Samanyolu’nun ve Evren’in gelişimi ve evrimi gibi takibi ilk bakışta nerdeyse olanak dışı görünen süreçleri merak eden kişilerin aynı zamanda iyimser, şaka ve espriden anlayan nüktedanlar olmaları gereği vardır. Astronomların büyük bölümü iflah olmaz iyimserlerdir. Yeryüzü atmosferi gibi derin bir karmaşa denizinin dibinden belki de sonsuza dek ulaşılamayacak durumdaki yıldızları, bulutsuları, gökadaları ve diğer gök cisimlerini gözlemeye çalışırlar. Milyon derecelerde sıcaklıklardan daha sıcak, yeryüzünde yaratabileceğimiz en düşüklerinden daha düşük veya en yükseklerinden daha yüksek yoğunluklardan söz açar; kaynaklarından milyonlarca yıl önce yola çıkmış ışığı incelerler. Bu ele avuca sığmaz, incelikli delillerden tüm yıldızların, Samanyolu’nun ve Evren’in tarihini yeniden kurma telaşına girerler. İşin garibi bu olanak dışı görünen amaçlarını gerçekleştirmede epey yol almışlardır.

Gök Bilimleri, Uzay ve Kozmik Evrim 1

Ejderha Takımyıldızı’ndaki bu gezegenimsi bulutsunun merkezinde Kedi Gözü adı verilen yapı vardır. Bu tür yapılar kozmik tarihsel akış içinde bir an kadar kısa ama 20-30 bin yıllık süreler içinde gözden kaybolarak görünmezliğe karışıyor. Kedi Gözü yapısının ışıklı merkez noktası beyaz cüce yıldızı gösteriyor. Beyaz cücenin yaşamı çok daha uzun süre devam edecek.

Göklerde, Yavaş Hızdaki Değişimler

Kozmosun evrimini düşlemek, bir bakıma insanın hayal gücünün en cesur girişimidir. Çünkü Evren, ilk bakışta ne kadar da değişmez görünür. Günler günleri, yıllar yılları takip ederken yıldızların o değişmez desenleri altında, mevsimlerin durmadan ve hiçbir şeye aldırmadan birbirlerini izleyişlerinde hiçbir yorgunluk ve değişiklik emaresi görülmez. Güneş’in yıldızlar arasında hareket eder göründüğü Burçlar Kuşağı, ta eski Mısırlılar ve Babilliler tarafından da bugün kullandığımız şekil ve isimlerle biliniyordu. Büyük Kepçe, Avcı (Orion) veya Süreyya Takımyıldızı (Pleidler) olsun, Ayılar (Büyük ve Küçük Ayılar), Köpekler (Büyük ve Küçük

Köpekler) olsun, Homeros’a da tıpkı bugünkü gibi görünüyordu. İznikli hemşerimiz Hipparkos’un, bundan iki bin yıl önce yaptığı gökler haritası ve çizdiği takımyıldız desenleri, hepsi daha dün çizilmiş gibi yerlerinde. Ondan dört yüz yıl kadar sonra İskenderiyeli Batlamyus ve ondan da sekiz yüz yıl kadar sonra Şirazlı Al Sufi takımyıldızları ve burçları, Sabit Yıldızlar adlı kitabında bugünküne çok benzer şekillerde çizmişti. Medeniyetlerin değişimine ve düşüşüne tanıklık etmiş ve en eskilerden başlayan tarihi kayıtlar bile, yıldızların doğası ve zaman içindeki değişimleri konusunda en ufak bir ipucu vermez. Fakat astronomların ortaya çıkardığı gibi yıldızlar da (bizim yıldızımız olan Güneş dahil) değişimler geçirmekte, doğmakta, yaşamakta ve hatta sonunda er veya geç ölümü tatma durumundadır. Ancak söz konusu kozmik olay ve süreçler bir yandan hayal edemeyeceğimiz uzaklıktaki sınırların ötesinde gerçekleşirken diğer yandan tüm insanlık tarihi boyunca bile hemen hemen hiçbir hareket olmamışçasına çok yavaş tempoda ortaya çıkmaktadır.

Tüm bu güçlüklere karşın gök cisimlerince gerçekleştirilen hareket ve süreçlerin (bunların süpernova patlaması, büyük ölçekli madde atımı veya cisimlerin çarpışması gibi kriz ve drama dönüştüğü dönemler de mevcut) tüm ipuçları gözlerimizin önünde serili. Her astronomi gözlemi veya astronomi fotoğrafı, kozmik evrimdeki bir anın durgun şekilde tespitidir. Bu durgun anlar birleştirilerek gök cisimlerinin tarihçesi ve gelişimi anlaşılmak istenir. Bizler sanki bir tiyatro salonunun fuayesinde asılı, oynanan oyunla ilgili üç beş fotoğraftan, piyesi yeniden kurgulamaya çalışan seyirciler gibiyiz. Teleskoplarımız bize oyundan bazı anların durgun fotoğraflarını sunuyor. Saptanan her durgun an bir, birkaç veya bir grup aktörün rollerinin izlerini taşıyor. Bu resimlerde bazen bir kriz anının çatışmalarını, bazen hareketsiz anların sakinliğini yansıtan davranışları yakalıyoruz. Başka resimlerdeyse daha samimi anlara ait birlikte görünmeler veya gruplaşmalar geçiyor önümüzden. Muazzam kalabalıkları içeren bazı sahneler, yıldız topluluklarının alışkanlıklarını ve eğilimlerini gözlerimizin önüne seriyor. Astronomi, her durum ve sahneyi yaratan etkiler ve kuvvetler arasındaki ilişkiyi ve etkileşim şekillerini analiz ediyor ve durumu, birbiriyle uyumlu şekillerde dokuyarak süreç ve olaylar hakkında anlamlı bir hikâye ortaya çıkarıyor.

Gök Bilimleri, Uzay ve Kozmik Evrim 2

Babillilerce kullanılmış bir astrolojik tablet.

Evren’in Evrimi

Kozmik doğum, gelişim ve evrimle ilgili anlatım ve derslerin başlangıç bölümlerinde kozmik oyunda rol alan başlıca oyuncular ana hatlarıyla tanıtılır: Güneş ve güneşin ortaya çıkışı, gezegenleri, onların bazılarında – şimdilik en az birinin yani dünyanın üzerinde ortaya çıktığı görülen ve hayat değimiz ilginç sürecin kimi ayrıntıları,  yakın ve uzak komşuluklarımızdaki bir bölümü iyi bilinen ve bir bölümü de pek tanınmayan yıldızlar ve yıldız grupları... Aslında kalabalıkların (yıldız gruplarının, kümelerin, yıldızlararası ortamın) üyesi görünen ikincil ve daha önemsiz rol sahipleri de var.  Bunların da göksek senaryolarda yaşanan süreçlerde önemi rolleri olabiliyor. Yıldızların doğumunu sağlayan yıldızlararası ortam bunlardan biri.

Derste oyuncular tanıtıldıktan sonra durgun resimlerin daha ayrıntılı çözümlemesine girişilir. Önce samimi ve sıkı fıkı durumlar, sonra kalabalıklar ve onu takiben de tüm sahneyi ve oyuncuları devinim (aksiyon) halinde ele alan daha geniş açılı bakışlar incelenir. Sonlara doğru tüm oyuncuların dokuduğu sonuç kumaşın tümüne yani bir bütün olarak Evren’e göz atılır. Bazen kozmoloji ve kozmogoni yani evren-bilim ve evren-doğum olarak isimlendirilen başlıklar altında Büyük Patlama, maddenin ve elementlerin yaratılışı, ilk yıldızların, gökadaların ve gökada kümelerinin ortaya çıkışları, giderek bugüne ulaşan bir Evren resminin ayrıntılarına girişilir; uzay-zamanın doğası, karadeliklerin yapısı gibi konular ele alınır. Bu bölümlerde sık sık geri dönüşlerle, genel durumun çerçevesinin olgunlaştırılması, gökadalar gibi büyük yıldız topluluklarının ve onların yarattıkları kümeleşmelerin (elbet de başta Samanyolu’nun ve onun da parçası olduğu Yerel Gökadalar Kümesi’nin) yaşam öyküleri ve dinamikleri, gelişim ve evrimleri özetlenir. Böylece büyük ve küçük tüm oyuncuların karşılıklı rol paylaşımları ve giderek, uzun veya çok vadelerdeki son kaderleri hakkında bildiklerimize yer verilir.

Gök Bilimleri, Uzay ve Kozmik Evrim 3

İranlı Al Sufi’nin 964 yılında tamamladığı Sabit Yıldızlar isimli kitabında Andromeda Takımyıldızı resmedilmiş. Kitapta, iyi bilinen 48 takımyıldız tanıtılıyor. Sufi, Yemen’den gözlenebilen Büyük ve Küçük Magellan Bulutları’nı, Avrupalılardan çok önce kitabında belirtiyor.

Astronomi yanında, parçacık fiziği, nükleer fizik, nükleer kimya ve diğer ilgili bilimcilerce girişilen bu kozmik evrimin ayrıntılarını toparlama çabası, benzersiz ve hatta gereksiz bir cüret olarak da görülebilir. Çünkü bu çabalar, genelde bazı özel durumların kritik çözümlemelerinin çok ötelerine geçilerek birkaç durgun fotoğraftan, yeryüzünde yapılan bir deneyin sonuçlarından çok uzun erimli genelleştirmelere gidilmesini gerektirir. Ancak bilimcinin, özelde gökbilimcinin görevi, zaten her zaman kimselerin soramadığı soruları sormak, gitmeyi hayal edemeyeceği yerleri düşlemek olmuştur. Bilimcinin görevini şöyle de özetleyebiliriz, İngiliz şair William Blake’in dediği gibi:

Bir kum tanesinde bir dünya görmek

Ve bir kır çiçeğinde tüm gökyüzünü

Avucunda tüm sonsuzluğu kavramak

Ve tüm ebediyeti bir lahzada yaşamak…

*Mehmet Emin Özel, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi