Birgi’nin bize neyi anlatmaya çabaladığını öğrenmeye çalışıyorum. Parmak uçlarıyla usul usul yakınlaşmaya çalışarak yapıyorum ben bunu.
Uzun yıllara dayalı bir coğrafya dergisi kuran, adını Atlas olarak koyan ben, doğa ve kültürün bütüncül bir korumaya dayanması gerektiğini düşünürüm. Bu görüşü, benden çok daha deneyimli, akademik düzeyde kültür üreten ÇEKÜL kurucusu Profesör Metin Sözen de söylüyor.
“Birgi'nin yüreğine 21 yıl önce atılan tohum, bugün Türkiye'nin kültürel mirasına esin kaynağı olan, gölgesi geniş bir ağaca dönüştü.” Sürdürülebilir bir miras bırakmak için çalışmalarını sürdüren ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) 21’inci yılını özel bir etkinlikle kutladı, beni de çağırılanlar arasına ekledi.
ÇEKÜL’ün yazıp yayınladığı Birgi Kitabı, çizimler ve fotoğraflarla bugünü ve geçmişi de anlatıyor. Bir solukta okudum ve mutlandım. Ben de okurlara, okuduğum bu kaynakları aktarıyorum; Profesör Metin Sözen hocamızın vurguladığı, önemsediği noktaları kaçırmamaya çalışıyorum.
ÇEKÜL Genel Sekreteri Ilgın Sözen, "Birgi'nin mirası yalnızca Birgi'ye ait değildir” diyerek Birgi’yi tüm Türkiye'nin, dahası dünyanın mirası olarak konumlandırıyor. Birgi'nin doğal ve kültürel değerlerini koruyarak, gelecek kuşaklar için yaşanabilir bir kent olma özelliğini güçlendirmeyi amaçlıyor ÇEKÜL kurumu. “Yeryüzünün değişik yerlerinden gelen kültür kuruluşlarıyla iş birliği yapmak, Birgi'yi uluslararası bir kültür odağı durumuna getirmek istiyoruz” diyor. Yapay zekânın gücüyle kültür ve çevre mirasının korunması için çalışma başlattıklarını, ÇEKÜLGPT’nin hayata geçirileceğini belirtiyor.
Birgi’inin anlamı ne ola ki?
Türkçedeki yapım eklerimiz bizi o yöne yöneltiyor. Bilgi, görgü, algı, saygı. Bunlar da bize Birgi’deki yapıları, sözcük oyunlarıyla ve anlam derinlikleriyle anlatmış oluyor.
Bu öğrendiklerimi aktarırken bir yandan Metin Hoca’nın kaleme aldıklarını okuyup kitabındaki izleği de iyice anlamaya çalışıyorum. Güzel, etkileyici sözleri var. Birkaç örneği burada yazmak isterim:
“Değişmek, yenilenmek, yaşamın kopmaz parçası olsa da her değişmeye biraz kuşkuyla bakmanın yararı var.”
Bu tümce, benim birkaç gündür üzerinde düşündüğüm, anlamaya çalıştığım bir tümce oldu bir yanıyla. Konfüçyüs bilgeliğinde, tadında bir söz.
Metin Hoca’nın sorusu da güzel:
“Ne kadar değişmeliyiz?”
Şu soru da var:
“Ne kadar yenilenmeliyiz?”
Tüm bunlar, niceliği anlamak, nitelikli olanı anlamak, tüm bu kavramlar, ele aldığımız, konuştuğumuz konuyu derinleştiriyor. Yaşamın kendisi gibi. Metin Sözen, soyutlamalar ve kavramlarla bizi Birgi’nin eskimeyen sokaklarında gezdiriyor; bir güneşte bir gölgede, tıpkı Birgi evleri gibi.
Sonra da şunu ekliyor:
“Her değişmeye biraz kuşkuyla bakmanın yararı var.
İşte burada kuşku, insanı bilinçli olmaya sürüklüyor. Çünkü insanoğlu, tarihin bazı dönemlerinde geliştirdiği değerleri sonra aramak durumuna düştüğünde, gidenin yerine konamaz olduğunu anladığında, yitirdikleriyle kalıyor.”
Bu, bir anlamda geçmiş kültürün bize büyük duyurusu, manifestosu.
Türkiye’de ilk kez tapu kaydına “Kültür Evi” olarak yazdırılan Birgi ÇEKÜL (Çevre ve Kültür) Evi, 21 yaşında. 1997 yılında ÇEKÜL Vakfı tarafından satın alınan ve restorasyonunun tamamlanmasının ardından 24 Mayıs 2003’te açılan Birgi ÇEKÜL Evi’nin 21’inci yıl dönümü çerçevesinde bir dizi etkinlik gerçekleştiriliyor. Bu kapsamda düzenlenen “Birgi’nin Mirası Kadınların Kadrajında Fotoğraf Sergisi” ve “Birgi ÇEKÜL Evi El İşi Kursu Sergisi” etkinliğine ÇEKÜL Vakfı Genel Sekreteri B. Ilgın Sözen, Ödemiş Kaymakamı Fatih Aksoy, Ödemiş Belediye Başkan Yardımcısı Cumhur Şener, gönüllüler ve yurttaşlar katıldı.
21’inci yıl etkinliğinde konuşan ÇEKÜL Vakfı Genel Sekreteri B. Ilgın Sözen, Birgi ÇEKÜL Evi'nin hikâyesinin yalnızca bir binanın restorasyonu ve korunması olmadığını belirterek “Bu öykü aynı zamanda bir milletin kültürel mirasına sahip çıkma ve gelecek kuşaklara aktarma kararlılığının da simgesidir. Bu vesile ile bugün, yaşayan, korunan bir Birgi görüyorsak ÇEKÜL Temsilcimiz Emin Başaranbilek ve gönüllülerimizin özverili çabalarının sonucunda olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Hepsi bizim için çok değerli, sonsuz teşekkür ederim” dedi.
Çevre ve kültürü korumak için ÇEKÜLGPT
Vakfın 34 yıllık bilgi birikimini ve arşivlerini yapay zekâ uygulamasına taşıyacaklarını söyleyen Sözen, “Kuruluşumuzdan bu yana geçen 34 yılda, Türkiye'nin sosyolojisi ve iletişim dili büyük bir değişim geçirdi. Akıllı telefonlarla doğan Z kuşağı 30 yaşına yaklaşırken, yepyeni bir kuşak da dünyaya geliyor. ÇEKÜL, bu değişime ayak uydurarak, henüz adı konulmayan bu yeni kuşağa ulaşmayı ve onları çevre ve kültürümüze sahip çıkmaya teşvik etmeyi hedefliyor. 1990 yılında kurulduğumuzda, bugün kullandığımız birçok teknolojinin izi bile yoktu. 35 yıl sonra, hayatımızın her anında yer alan bu teknolojileri kullanarak vakfımızı geliştirmenin ve geleceğe taşımanın zamanı geldi. Bu amaçla, 'ÇEKÜLGPT' adında bir yapay zekâ projesi başlatıyoruz. Bu proje Türkiye’de sivil toplum kuruluşları arasında ilk olacak” diye belirtti.
Atölye çalışmaları kalıcı sergi oldu
Yöreye özgü motiflerin yer aldığı “Birgi ÇEKÜL Evi El İşi Kursu Sergisi” ve yöre kadınlarının gözünden çekilen arşiv değerindeki “Birgi’nin Mirası Kadınların Kadrajında Fotoğraf Sergisi” kalıcı olarak Birgi ÇEKÜL Evi’nde sergilenecek.
21’inci yıl kutlamaları kapsamında gerçekleştirilen bu etkinlikler, Birgi’nin de önemli bir parçası olduğu Küçük Menderes Havzasının tüm değerleriyle geleceğe taşınabilmesi, koruma bilincinin gelişebilmesi için büyük önem taşıyor.
ÇEKÜL Vakfı örgütlenme, eğitim, ağaçlandırma çalışmaları için bir merkez hâline getirdiği Birgi’de yerel yönetimler ve sivil örgütlerle geliştirdiği iş birlikleri sayesinde kent bütünde korunma sağladı. Birgi’nin bu başarısı; UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine girmesi, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 2022 En İyi Turizm Köyleri Listesinde yer alması gibi olumlu gelişmelerle pekişti. Birgi’nin komşusu Bozdağ’da, ÇEKÜL 7 Ağaç Ormanları Programı kapsamında 2012 yılından günümüze 1 milyon 10 bin fidan dikildi.
ÇEKÜL Bilgi Ağacı doğal ve kültürel miras içerikli eğitim çalışmalarını Birgi’ye de taşıdı ve 2016 yılından bu yana 161 öğretmen ve 2 bin 319 öğrenciye ulaştı.
Birgi ÇEKÜL Evi’nde aynı zamanda bir araştırma merkezi de bulunuyor. ÇEKÜL Bilgi Belge uzmanları tarafından sınıflandırılarak çocukların ve yetişkinlerin kullanıma açılan kütüphanesinde, ortalama 2 bin adet kaynak bulunuyor.
Ülkede ilk kez tapu kaydına kültür evi olarak yazdırıldı
Birgi ÇEKÜL Evi, Küçük Menderes Havzası’nda doğal ve kültürel varlıkların korunması çalışmalarına öncülük eden bir merkez olarak faaliyet gösteriyor. Sürekli zenginleşen kitaplığı, düzenlenen etkinlikleri ve eğitim çalışmalarıyla, ülkemizde ilk kez tapu kaydına kültür evi olarak yazdırılan bir “Kültür Evi” olma özelliğini taşıyor.
Osmanlı Dönemi'nde Hacı Osman Medresesi’nin Müderris Odası olan tarihi yapı, Cumhuriyet Dönemi'nde Okuma Odası olarak kullanıldı. 1997 yılında ÇEKÜL Vakfı tarafından satın alınarak restorasyonu yapıldıktan sonra 24 Mayıs 2003’te kullanıma açıldı. 1996 yılında onaylanan Birgi Koruma Amaçlı İmar Planı, Birgi’yi Türkiye’de Koruma Amaçlı İmar Planı yapılan ilk belde yaparak, uzun soluklu koruma çalışmalarının başlangıcını müjdeledi.
7 Bölge 7 Kent Projesi ile kimlikli kentler
ÇEKÜL Vakfı, 1990’ların başında 7 Bölge 7 Kent Projesi kapsamında Türkiye'nin tarihi ve kültürel mirasının korunup yaşatılması için önemli bir girişim başlattı. Proje Kemaliye, Midyat, Talas, Kastamonu, Akseki, Birgi ve Mudanya gibi pilot kentlerde uygulanarak zamanla Kendini Koruyan Kentler Programı’na dönüştü ve Anadolu’daki kimlikli kentleri kapsadı.
Birgi ÇEKÜL Evi’nde yerel üretimi desteklemek için düzenlenen kurslar ve atölyelerle yöreye ait geleneksel motifler kadınların elinde yeniden şekilleniyor, ÇEKÜL Dükkân’da (www.cekuldukkan.org) satışa sunuluyor.
“ÇEKÜL’ÜN ANLAMI”
ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) ülkemizin doğal ve kültürel varlıklarını korumak amacıyla 1990 yılında Prof. Dr. Metin Sözen öncülüğünde kuruldu.
Kuruluşundan bu yana doğa-kültür-insan arasındaki yaşamsal uyumun savunucusu oldu. ÇEKÜL, “Doğa ve Kültürle Varız” sloganıyla yaşama geçirdiği proje ve programlarla, en küçük yerleşmeden ülke bütününe açılan bir koruma yaklaşımı benimsedi.
Kültürel dokunun korunarak geleceğe aktarılması için koruma amaçlı kent planları hazırlanmasını, tarihi mahallelerin, geleneksel çarşıların korunmasını, sivil mimari örneklerinin restore edilerek yeni işlevler kazanmasını, kent meydanlarının yeniden canlanmasını, kent müzeleri ve arşivlerinin kurulmasını sağladı.
Ülkenin dört bir köşesindeki küçüklü büyüklü kentte koruma devinimi, koruma seferberliğine dönüştürerek tarihi dokunun çağdaş kentle ilişkilendirilmesine, kentlere kültür ve doğa öncelikli bir gelecek vizyonu kazandırılmasına öncülük etti.
Doğal doku yitip gitmeye başladığında insanın yaşam alanının tükendiği, kültürel mirasını, kalıtını yitirmeye başladığı bilinciyle hareket ederek toprağı, yeşili korumak ve çoğaltmak için İstanbul’da başladığı ağaçlandırma çalışmalarını Anadolu’nun her karışına yaydı. Evet, her karışına. Her karışta Metin Sözen’in eli ve teri var. Bu bilgileri ÇEKÜL kitabından okuyarak öğreniyoruz. Kendi adıma bazı sözcükleri, bazı bölümleri birkaç kez okuyorum. Bir tür kültür yönergesi herkes için, ama herkes için.
ÇEKÜL, Anadolu kentlerindeki yerel yöneticilerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, girişimcilerin ve halkın, kalabalıkların, kentlerinin benzersiz doğal ve kültürel birikiminin farkına varması, bu değerli birikime sahip çıkması için yol göstermeye devam ediyor, yorulmaksızın.
Anadolu kentlerinde bıraktığı kalıcı izlerle her zaman danışılan, yol gösteren, güvenilen; gönüllü temsilcileri ve uzman kadrolarıyla doğal ve kültürel kalıtın korunması taleplerine yetişmeye çalışan bir sivil toplum kuruluşu ÇEKÜL ve onu yönetenler.
Doğayı, havayı, yeri göğü, toprağı, suyu, yeşili, ormanı, tarihsel varlıklarımızı, mimarlık kalıtımızı, kısaca tarihsel ve doğal çevreyi giderek artan, durdurulmaz bir ivmeyle yok ediyoruz.
Yok etmiyor muyuz yoksa?
Bugünün geleceğini de yarının geleceğini de siliyoruz. Yıkım budur. İnsanoğlu eliyle yıkım.
ÇEKÜL bunun için, yıkımı durdurmak için var.