Alakır Nehri Kardeşliği, Doğa Derneği, HAYTAP, Kuzey Ormanları Savunması, Mezopotamya Ekoloji Hareketi, WWF-Türkiye ve Magma Dergisi’nin de aralarında bulunduğu 27 kurum, nesli tehlike altındaki üveyik ve elmabaş patka kuşlarının avının tamamen yasaklanması için bir araya gelmiş ve ortak deklarasyon yayımlanmıştı. Yaşasın kuşlar sloganıyla yürütülen kampanya kapsamında altmış beş binden fazla imza toplanmış; CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi)’e başvurular yapılmıştı.
Merkez Av Komisyonu, 2019-2020 av sezonu kararlarını vermek üzere 23 Mayıs’ta toplandı. Ancak toplantıda, Türkiye doğasını ve doğa koruma çalışmalarını tehlikeye atan bir karara imza atıldı. Komisyon, Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından Kırmızı Liste’ye alınan üveyik ve elmabaş patka kuş türlerinin avına izin verdi. Toplantıda canlı yaşamı, hayvan hakları ve doğanın sürdürülebilirliği açısından önemli iki karara daha imza atıldı. Haftalık kuş avı gün sayısı dörtten üç güne indirildi; bir günde vurulacak kuş sayısı düşürüldü. Karara göre, 2019-2020 av sezonunda, bir avcının, bir av gününde üç üveyik (Streptopelia turtur), iki elmabaş patka (Aythya ferina) vurmasına izin verildi. Geçtiğimiz av sezonunda bir günde beş üveyik, altı elmabaş patka vurulmasına izin veriliyordu.
İki kuş türünün avına izin verilmesi hayvan hakkı savunucuları tarafından tepkiyle karşılandı. Zira, IUCN verilerine göre, üveyik nüfusu son kırk yılda yüzde yetmiş sekiz, elmabaş patka nüfusuysa son yirmi yılda yüzde elli oranında azalmış durumda. Bilimsel verilere rağmen alınan kararın utanç verici olduğunu belirten kurumlar, karara itiraz edeceklerini, yaşam hakkının tüm canlılar için pazarlık edilemez en doğal hak olduğunu vurguluyor. Kuşlar için bir araya gelen yirmi yedi kurum adına konuşan Türkiye’nin ilk yaban hayatı uzmanlarından Tansu Gürpınar, kararın yanlış olduğunu vurguladı: “Türkiye taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 6’ncı ve 8’inci maddeleri uyarınca nesli tehlike altındaki türleri korumayı taahhüt etmiştir. Görevlerinden biri koruma altına alınacak türleri belirlemek olan Merkez Av Komisyonu aldığı bu kararla tarihi bir yanlışın altına imza atmıştır.”
Üveyik, Türkiye’de yaz mevsimi ve göç dönemlerinde görülen yaz göçmeni bir tür. Nüfusu, küresel ölçekte 1980’den bu yana yüzde yetmiş sekiz oranında azalmış durumda. Türkiye’nin kapsama alanında olduğu fakat taraf olmadığı uluslararası anlaşmalarla koruma altına alınan üveyik, 2016 yılında IUCN’nin Kırmızı Liste’sinde küresel ölçekte hassas kategorisine alındı. Fotoğraf: Birtan Gökeri
Kararın komisyonun yanlış yapısından kaynaklandığını belirten Gürpınar, sözlerine şöyle devam etti: “Komisyonun yirmi bir üyesinden dokuzu avcı, biri avlak sahibi, biri Atıcılık ve Avcılık Federasyonu, diğeri çalışma alanı belirlenmemiş bir sivil toplum kuruluşu. Yani Merkez Av Komisyonu’nun yarısından fazlası avcılardan oluşuyor. Üstelik komisyona hiçbir bilimci, akademisyen dahil edilmiyor. Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü bu tarz olumsuz kararların karşısında durmak için yalnız kalıyor. Arzumuz, Türkiye doğası ve doğa koruma çalışmaları için alınacak kararların doğadan yana olabilmesi için komisyonun yapısındaki bu aksaklığın giderilmesidir. Nesli tehlike altında olan üveyik ve elmabaş patkanın önümüzdeki av sezonu içerisinde de avlanmasına izin verilerek alınan bu utanç verici kararın bir an önce düzeltilmesini ümit ediyorum.”
Magma editörü ve yaban hayatı uzmanı Süreyya İsfendiyaroğlu konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Sivil toplum kuruluşlarının, bilimsel veriler ışığında yaptığı çağrıya rağmen keyfi ve popülist kararlar alınması doğanın geleceği açısından kaygı verici. Karar vericilerin, özel sektörün talepleri kadar, akademi ve sivil toplum kuruluşlarının taleplerini de ciddiye alması gerekiyor.”
Doğa Derneği Genel Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç, kurumların ve binlerce doğaseverin bir araya gelerek kuşların ava kapatılmasını talep etmesinin doğa koruma hareketi için önemli gelişme olduğunu belirtti. Kılıç sözlerini şöyle noktaladı: “Merkez Av Komisyonu’nda taleplerimiz değerlendirildi ancak bu türleri ava kapatmak yerine, türlerin günlük avlanma sayıları düşürüldü. Bu kararın en büyük nedeni, komisyonun çoğunluğunun avcılardan oluşması ve yeterince uzman ve akademisyenin yer alamaması. Bir sonraki hedefimiz, bu dengesiz durumun değişmesi için ilgili kanunda değişiklik yapılması.”
Doğa bilimci Prof. Dr. Ahmet Karataş da komisyonun avcı temsilcilerinden oluştuğuna dikkat çekiyor: “MAK’ta dokuz bölgeden avcı temsilcisi varken, tek bir biyolog, ornitolog, ekolog yok. MAK ile ilgili kanun maddesinde yapılacak değişiklikle avcı temsilcilerinin yedi coğrafi bölgeye göre yediye düşürülmesi; üniversitelerden en az ikişer ornitolog ve mammalogun toplantıda olması (mümkünse toplam uzman sayısı da en az avcı temsilcisi kadar) gerekir.” Prof. Karataş’a göre en büyük sorun kuralsız ve yasadışı avcılık: “MAK kararlarından ne çıktığı ülkemiz şartlarında çok fazla önem taşımıyor. Bütün türlerin avı yasaklansa bile denetimler yetersiz olduğu müddetçe, doğa için MAK’ın çok fazla önemi olmayacaktır. Komisyon üyelerinden bazı avcılar bile kuralsızlıklarını dikkate getirirken; milli parklar genel müdürlüğünün web sayfasındaki yorumlarda bile yüzlerce avcı kural tanımadığını, tanımayacağını, kotalarını ve avlanma günlerini kendilerinin belirleyeceğini söylerken MAK’tan çıkan kararlar ikinci planda kalıyor.”