Çukurova Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü araştırma görevlilerinden Esra Özkaya, tezinde, zor görülen, daha çok sesiyle fark edilen turaç kuşunun, uçmaktan çok yürümeyi tercih eden özelliklerinin, türkülere, deyişlere yansıdığından söz ediyor. Özkaya’ya göre, sazlık ve sulak alanlarda yaşamayı seven turaç kuşunun, yaşadığı yeri terk etmemesi de yine Çukurova yöresinde halkın ilham kaynağı. Bölgede anlatılan bir efsanede, Adana’nın sahil köylerinden birinde yaşayan genç bir çocuk, amcasının kızına âşıkmış. Ancak kız başkasını sevdiği için amcasının oğluyla ilgilenmezmiş. Amcaoğlu bir gün kızla sevdiği çocuğu tenha bir yerde öpüşürken görmüş. Kızı, babasına durumu anlatmakla tehdit etmiş. Bunun üzerine kız öyle bir beddua etmiş ki, amcasının oğlu orada kuş olmuş. Bugün, turaç kuşunun bu şekilde oluştuğuna, öterken: “tuttu da öptü, tuttu da öptü” diyerek sırrı açığa vurduğuna inanılıyormuş.
Çukurova’da anlatılan bir masaldaysa Yörüklerin, sıcaktan kurtulmak için yaylalara göçtüğü zamanda turaçların neden yaylalara göçemediği de şu şekilde anlatılıyor:
Çukurova’da yaz başlarken Yörükler, yaylacılar, sıcaktan kurtulmak için yaylalara çıkmaya başlamışlar. Çukurova’nın ileri gelen sözü geçen kuşları da sağa sola haber yollamış göç toplantımız var diye. Yaylaya gitme zamanını konuşacağız demişler. Önce sığırcık söze başlamış:
-Biz, mart on beşte, Allah izin verirse yaylaya çıkacağız.
Sonra karga demiş:
-Biz mart beş dedi mi, Allah’ın izniyle yaylada olacağız. Erkenden varıp yurt yuva kuracağız.
Sonra karatavuk gideceği tarihi, yaylada ne yapacaklarını, hangi yaylaya çıkacaklarını anlatmış.
Sıra turaç kuşuna gelmiş:
-Biz, demiş, Allah izin verse de vermese de mart yirmide yaylada olacağız. Rivayete göre turaç kuşları Allah’a güvenmedikleri için Allah onları cezalandırıp yaylayı yasaklamış. O gün bugün turaçlar yaylaya gidemeyip Çukurova’da kalırlarmış. Çukurova’da düşünceli, dalgın dalgın duran adama “yaylaya gidememiş turaç kuşu gibi ne düşünüyorsun” derler.
Turacın neslinin tükenmesi Çukurova insanını derinden etkilemiş, onun için acıklı türküler, ağıtlar yakmışlar.
Yayla yollarında göç katar katar
Eşinden ayrılmış bir turaç öter
Herkesin sevdiği herkese yeter
Daima garazın bana mı felek
Vuran avcının elleri
Kırılsın iki kolları
Bak ne güzel tüy bunları
Bellerinde turaç senin.
Yırtıcı kuşlar ve avcılar kadar bu kuşun neslinin azalmasına sebep başka etkenlerden de söz eder türküler:
Karalı da der ki terk ettin dehri
Uçup bir hamle de geçerdin nehri
Neslini de bitirdi pamuğun zehri
Turaç ahı zarda hüthüt de hüthüt
Doğa Derneği’nden Itri Levent Erkol, Çukurova’da büyümüş bir kuşbilimci. Turaç ve pek çok kuşun sayılarının, endüstriyel tarım ilaçlar yüzünden azaldığını söylüyor ve türkülerin bunu iyi gözlemlediğini belirtiyor. Erkeği Anadolu’daki en renkli ve süslü keklik türü. Turaç, Akdeniz dışında Güneydoğu’daki otlaklar, pamuk tarlaları ve çalılıklarda, deltalarda özellikle ılgınların arasında yaşıyor.