Temmuz ayı, ayların en tatlısıdır. Çünkü bal ayıdır. Bal ayı denilince çoğu kişinin aklına bugünkü balayı gelir yani düğünden sonra evliliğin en tatlı zamanları olarak kabul edilen ilk ay. Oysa temmuz ayı gerçek balın ayıdır.

Temmuzun önemini anlamak için önce baldan, sonra bal ayından bahsedelim. Bal dünyanın en eski ve en önemli yiyeceği. İnsanoğlu ilk çağlarında derleyici olarak yaşamını sürdürüyordu. Bu nedenle ilk insanlar çevrelerinde buldukları tohumları, bitki parçalarını ve küçük böcekleri yiyerek yaşamına devam ediyordu. Uzun bir süre derleyicilik yaptıktan sonra avcılığa başladı. O zamanda avcı derleyici gruplar ortaya çıktı. İşte bu sırada atalarımız hayvanlarla daha yakından ilişki kurmaya başladı. Bu noktada bazı memeli hayvanların ve kuşların ağaçların kovuklarında saklı, altın renkli bir maddeyi yediklerini fark etti. İşte böylece, belki de dünyanın en kıymetli yiyeceği olan bal keşfedildi.

Bal diğer besinlerle karşılaştırıldığında çok üstün bir yiyecekti. Çünkü verdiği enerji tüm besinlerden daha fazlaydı. Lezzeti tatlıydı. Bu nedenle yemesi çok zevkliydi. Örneğin meyveler de güzeldi ama bir süre sonra bozuluyor, çürüyordu. Oysa bal bozulmuyordu. Tohumlar da çürümüyordu ama sert oldukları için sindirimi zordu. Bal hepsine göre daha elverişliydi. En önemli özelliğiyse toplanıp uzun süre saklanabiliyordu.

Bütün bu özellikleri nedeniyle bal, insanoğlunun en sevdiği yiyecek oldu. Yapılan araştırmalara göre bal, insanoğlundan çok daha öncesinde ortaya çıkmıştı. İlk arı fosili Myanmar’da keşfedilmiş ve yüz milyon yıl öncesine ait olduğu saptanmıştı.

Bal Ayı, Temmuz Ayı 1

Türkiye, dünya genelinde bal üretiminde Çin’in arkasından gelerek ikinci sırada yer alıyor. Fotoğrafta arıcı, kovanları kontrol ediyor.

İnsanoğlunun arıyla en eski ilişkisine ait kanıtlar ise İspanya’nın Valensiya şehrinin yakınlarında bulunan bir mağarada bulunmuş. Mağaranın iç duvarlarında, kayalıklardan bal toplayan bir insan resmedilmiş. Yapılan tarihlendirme çalışmalarına göre bu kaya resminin on iki bin yıl öncesine ait olduğu belirlenmiş. Bu durumda atalarımızın en azından on iki bin yıldan beri profesyonelce yabani arıların doğal ballarını topladığını söyleyebiliriz. Arıların kültüre alınması ve arıcılığın başlamasına dair en eski deliller ise Mısır’da bulunmuştur. MÖ 7. yüzyıla ait belgelerde Mısır’da arıcılığın yapıldığı ve bu yolla üretilen balların sadece firavun ve din adamları tarafından yendiğini, halkın bu kıymetli yiyeceği yemesinin yasak olduğu aktarılmış.

Mitolojide Bal

Eski Mısır’da mumyalama tekniğinin bal ve arıların baldan sonra en kıymetli ürünü olan balmumuna dayandığını biliyoruz. Bu da Eski Mısırlıların arıcılık konusunda ne kadar ileri olduğunu gösteriyor. Mısır’dan sonra Eski Yunanlılar ve Romalılarda da bal en önemli yiyecek kabul ediliyordu. Yunan mitolojisinde ve antik çağ eserlerinde bal en fazla anlatılan besinlerden biriydi. Yunan mitolojisi balla ilgili önemli efsaneler barındırıyor. Henüz dünya karanlık bir dönemdeyken zaman tanrısı Kronos, meşe ağacından damlayan balı keşfeder ve ondan bir parça yer. Balın Kronos’u zehirlemesi sebebiyle Kronos derin bir uykuya dalar. İşte bu dünyadaki ilk uykudur. Kronos’un oğlu Zeus ise babasının uyuduğunu görünce onu zincirleyerek dünyanın sonuna götürür ve böylece altın çağ başlar. Bu efsanede anlatıldığı gibi dünyadaki ilk yiyecektir. Kronos’un oğlu tanrıların tanrısı Zeus da efsaneye göre İda (Kaz) Dağı’nda bu ilk yiyeceklerle beslenmiştir. Kral Melissus’un kızları ve aynı zamanda Zeus’un bakıcıları Amalthea, Zeus’u keçi sütüyle, Melissa ise bal ile beslemiştir. Bu nedenle bal tanrıların yiyeceğidir.

Bal Ayı, Temmuz Ayı 2

Antik çağlarda Mezopotamya, Mısır ve Yunanistan’da aracılık yaygındı. British Museum’daki altın plaklar arı tanrıçasını resmediyor.

Bir başka efsanede bal arılarıyla ilgilidir. Yine karanlık dönemde ölümsüzlüğün saklandığı bir gizli mağara vardır ve bu mağaranın koruyucuları öfkeli arılardır. Ana tanrıça Rea Zeus’u bu mağarada dünyaya getirir ve Zeus’a arılar ve diğer böcekler bakar. Bir gün dört gözü kara hırsız bronzdan yapılmış zırhlar giyerek o ana kadar insanlar için yasak olan balı çalmak için mağaraya girerler. Tam balı alacakları sırada kanlar içindeki kundağında yatan Zeus’u görürler. Hırsızlar o kadar korkar ki üzerlerindeki bronz zırhları düşürürler ve o anda arıların saldırısına uğrarlar. Ama onlar bala dokundukları için o mağarada ölmezler. Zeus hırsızları mağaradan dışarıya çıkarır. Arıların zehri hırsızları yavaş yavaş kuşa çevirir. Bunun karşılığında tanrılar arılara balları çaldırmadığı için minnettar olur ve onlara ateşli tabiatlarını saklasınlar diye hırsızların bronz zırhlarını ve birbirleriyle anlaşmaları için güzel bir dil verirler.

Bugün bal arılarının bu yüzden parlak sarı halkaları vardır denilir. Aynı zamanda arılar böcekler aleminde birbirleriyle en iyi anlaşan, haberleşen ve iş bölümü yapabildikleri için sosyal böcekler diye bilinir.

Romalılara göre de bal kutsal bir yiyecektir. Romalılar yeraltı tanrılarını yatıştırmak ve onların ateşli yılanlarından yani lavlardan korunmak için ayinler düzenler ve tanrılara bol miktarda bal sunarlardı. İnanışa göre zengin Pompeililer yeraltı tanrılarına yeterince bal sunmadıkları için helak olup taş kesildiler.

Mezopotamya halkları da balı kutsal kabul etmiştir. O dönemde önemli kişilerin ölüleri her zaman balla birlikte gömülürdü. Çünkü ölen kişinin yeni hayatına bal yiyerek devam edeceğine inanılırdı. Ayrıca bal gerçeği temsil ediyordu. Buna göre bal toplandıktan sonra herhangi bir işleme gerek duymaz ve bozulmaz. Gerçekler de değişmez ve bozulmaz olduğu için bal gerçekleri simgeliyordu. Bal ilişkilerde de gerçekliği gösteriyordu. Babil’de kadınlar eşleriyle bir süre birlikte yaşıyor ve onları eş olarak kabul ettikleri zaman ilk ay yani hilal göründüğünde bir tören yapılıyordu. Bu törende kadın topluluk önünde erkeğe balın fermente edilmesi ve arpa suyuyla hazırlanan kısaca ilk bira olarak kabul edilebilecek bir içecek sunarak evliliklerinin gerçek olduğunu ilan ediyordu. İşte bu kadın ve erkeğin birlikte geçirdiği ilk döneme balayı deniyordu.

Benzer gelenek arıların dünyada ilk ortaya çıktığı yer olarak kabul edilen Asya kıtasının bir çok bölgesinde de karşımıza çıkıyor. Buna göre evlenen çiftin avuçlarına bir yemek kaşığı bal dökülür, avuç içlerine sürülen bal karşılıklı olarak gelin ve damat tarafından yalanır. Bu gelenek gelin ve damadın bundan sonra bütün yiyecekleri birlikte yiyecekleri, iyi günde ve kötü günde yan yana olacaklarını ifade ediyordu.

Bal Ayı, Temmuz Ayı 3

Dünyada yaban bal hasadının yapıldığı yerler var. Arıların ağaç dallarındaki doğal bal petekleri, zamanı geldiğinde geleneksel yöntemlerle toplanıyor.

Günümüzde de bal en önemli doğal ürünlerden biri. o hem yiyecek, hem katkı maddesi hem de ilaç olarak kullanılıyor. 2016 yılı verilerine göre ülkemiz dünya genelinde bal üretiminde Çin’in arkasından gelerek ikinci sırada yer alıyor. Bu nedenle çok şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz.

Gelelim temmuz ayı neden bal ayı olarak kabul edilir sorusuna. Eski Yunanlılar çok kıymetli olan bu yiyeceğin hasadını doğru zamanda yapabilmek ve kaliteli ürün alabilmek için çok sayıda genç rahibi görevlendirirlerdi. Bu genç rahipler incirlerin tam olgunlaştığı dönemi tespit ederlerdi. İncirlerin tam olgunlaştığı dönemse balın hasat edileceği zamanı gösteriyordu. İşte bu zaman da temmuz ayıydı.

Arami - Süryani takviminde dördüncü, Rumi takviminde beşinci ve miladi takvimde yedinci ay olan temmuz, dilimize Arapçadan Tammuz kelimesinden geçmiş. Bu kelimenin bir Babil ve Asur tanrısının adı olduğunu biliyoruz. Tammuz kelimesi de tam ya da dam kökünden türetilmiş. Domuz kelimesi de aynı kökten geliyor. Bu nedenle temmuz bal ayı olduğu kadar domuz ayı olarak da biliniyor. Bunun sebebi de bu aylarda incir üzüm gibi bol şekerli meyvelerin bollaşması sonucunda domuzların çevrede çok sık gözükmesinden kaynaklanıyor.


*Doç. Dr. Cenk Durmuşkahya İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Orman Fakültesi