Beş büyük medeniyete beşiklik eden Hasankeyf’te bugün büyük bir yıkım, talan ve tarihsel yok oluş yaşanıyor. İlk kez 1954 yılında gündeme gelen ve 4 Ağustos 2006 tarihinde temeli atılan Ilısu Barajı ve HES projesi; Hasankeyf’in yazgısını kedere dönüştürdü. Onlarca tarihi eser taşındı, seksen beş köy boşaltıldı, yüz binlerce dönümlük birinci derecede sulu tarım arazisi terk edildi, yüz bin insanın yaşamı etkilendi, binlerce mağara tahrip edildi. Tüm bunların yanında en önemlisi Hasankeyf’in sular altında kalacak olması, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ekosistemini etkileyecek. İklim değişikliğinin sonuçları belki de ikinci bir Nuh Tufanı etkisine yol açabilir.

Tarihin en eski yerleşim yerlerinden biri Hasankeyf, 1260’lı yıllarda Moğol saldırılarıyla büyük bir yıkım yaşamıştı. Eyyubiler 14. yüzyılda kenti yeniden ayağa kaldırarak Hasankeyf’i bölgenin önemli bir merkezi haline getirdi. Eyyubilerden kalan bu şaheser, 15. yüzyılda Artuklular döneminde Kuzey Mezopotamya’nın başkenti oldu. Hasankeyf’te ilk bilimsel arkeolojik kazılar 1986 yılında Prof. Dr. Oluş Arık tarafından başlatıldı. Yirmi beş yıl süren kazılarda kentin on bin yıllık geçmişe sahip olduğu ortaya çıktı. Güneydoğu Kültür ve Tabiat Koruma Kurulu Başkanı Profesör Abdüsselam Uluçam’ın 2002 - 2009 yılları arasında yürüttüğü ve eleştirilere yol açan çalışmalar sonucu beş bin yıllık geçmişe sahip dünyanın ilk kapalı çarşısına iş makinesi sokuldu, antik kentten çıkan önemli tarihi eserler talan edildi. Daha sonra, 2009 - 2013 yılları arasında Batman Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülriz Kozbey başkanlığında ve Japon Tsukuba Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yutka Miyaki’nin bilimsel danışmanlığında, Hasankeyf Höyük olarak bilinen ve Dicle Nehri kenarında yapılan kazı çalışmalarında çanak çömleksiz (akeramik) Neolitik, Demir ve Helenistik çağa ait bulgular tespit edildi. Bu buluntular ışığında antik Hasankeyf’in tarihi on iki bin yıla dayandırıldı.

Hasankeyf’i Yutmak 1

Taş usta sanatının en güzel örneklerinden birini Koç Camisi’nin kapısında görüyoruz. Bu tarihi kapı da yeni beton kent yerleşkesine taşınacak eserler arasında.

Baraj suları altında kalacak birinci derece SİT alanı olan bölgenin arkeolojik kazı çalışmalarının çok daha uzun yıllar sürmesi gerekiyordu. Onun yerine tarih eserlerin acil kurtarılması adı altında Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından finansmanı yapılan bu alanlar, hızlandırılmış çalışmaya alındı ve irili ufaklı şekilde önümüzdeki yıl tamamlanacak. Tarihi belki çok daha eski yıllara dayanacak bu kadim kent, geçtiğimiz mayıs ayında yerinden sökülerek yeni beton kent Hasankeyf yerleşkesine taşındı. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın, oğlu Zeynel Bey için 1473 yılında yaptırdığı 550 yıllık muhteşem eser, yerinden söküldü. Hemen akabinde Romalılar döneminde kilise olan, Artuklular döneminde hamama dönüştürülen yapı, Dicle Nehri’nden koparılarak kuytu bir vadi içine bırakıldı. Hükümet yetkilileri taşınan bu eserlerle övünerek diğer tarihi eserlerin de taşınmasına hız verdi. Eski mezarlık bölümünde altı yüz elli yıldır bir anıt mezar olarak duran ve en eski İslami eserlerden sayılan İmam Abdullah Türbesi’ni taşıyarak inanç ve değerlerin ne kadar önemsiz olduğunu gösteren DSİ yetkilileri, sırasıyla Koç Camisi minaresinin taşlarını tek tek kopararak yeni şehre taşıdı. Medler, Hurriler, Akadlar, Romalılar, Bizanslılar, Artuklular, Eyyubi, Akkoyunlular ve Osmanlı İmparatorluğu’na kadar Yukarı Dicle medeniyetini koruyan beş bin yıllık giriş kapısının bir vinçle taşınması, bu beton ve hafriyat zihniyetinin akıl tutulması olarak tarihe geçti.

Hıristiyanlığın ilk dönemlerine ait Meryem Ana Mağara Kilisesi’ni molozlarla gömen, antik döneme ait mağaralara betonla dolgu yapan, kale önüne yüz metre yüksekliğinde beton ve hafriyat setler kuran DSİ, antik kenti bir beton ve hafriyat şantiyesine çevirmiş durumda. Hasankeyfliler tedirgin, yerli ve yabancı turistler tepkili. Yaşamın çileye dönüştüğü bu tarihi mekânda, âdeta ikinci bir Moğol istilası yaşanıyor. Oysa Moğollar, Hasankeyf’e dokunmamıştı.

Hasankeyf tarihi yapılarının taşınması için Devlet Su İşleri’nin yaptığı ihale, Danıştay tarafından Kasım sonunda iptal edildi. Eserlerin birçoğu taşınırken, iptal edilen ihaleyle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturma başlattı. Bu taşımanın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı konusunda bir açıklama yapılmadı.