Beş duyumuz olduğundan bahsedilir. Aslında bunların dışında da duyulara sahibiz, 21 farklı duyu kabul edilse de 33 farklı duyunun olduğu bilimciler tarafından tartışılıyor. Yaklaşık 20-30 civarında farklı duyunun çocuklardaki gelişimini nasıl sağlayacağız? Bunun için ne yapmalıyız?

Nörolog Dr. Bülent Madi’nin araştırmalarına göre Anadolu’nun kırsal kesiminden çok sayıda zeki ve başarılı çocuklar çıkması tesadüf değil. Bu çocuklar doğayla iç içe gelişiyor. Anadolu’da yetişmiş birçok insanın edebiyatta, teknolojide ödüller kazanmış olmaları, en zeki insanlar arasında olma nedenlerinin başında doğada olmaları geliyor. Büyük şehirlerde çocuklar, hareket etme ve üç boyutlu görme yeteneğini, hayal kurma becerisini, kokuyu, tat algılamayı giderek kaybediyor. Bunlardan birisi de derinlik algısı duygusu. Bunların doğada çok geliştiğine dair kesin kanıtlar var. Koku duyusu hafızanın gelişiminde çok etkili. Dokunma duyusunun en iyi gelişebileceği yer hiç kuşkusuz doğal ortamlardır. Oyun, beyin hücreleri arasındaki bağlantıları artırıyor. Oyun esnasında bu bağlantıların artması için kimyasal maddeler daha hızlı ve etkin çalışıyor. Bilgiler böylece daha kalıcı hale geliyor, bu da öğrenmeyi geliştiriyor. Çocukların yetişkin müdahalesi olmadan kendi kendilerinin kurduğu oyunları oynaması, hepimizin bildiği körebe, seksek, dokuztaş, beştaş gibi geleneksel oyunlar… Ayrıca motor gelişim de dediğimiz bedensel gelişim yürümek, koşmak, tırmanmak, atlamak, zıplamak gibi çocuğun doğasında olan hareketler gelişimin başlıca temelidir. Hareket eğitimiyle beynimizde olan bağlantıların kalıcı olduğu ve zekâ dediğimiz olgunun da hareket ederek geliştiğiyle ilgili birçok yayın var. Bedensel gelişimde çocuklarda ellerin, parmakların gelişimi ve el-göz koordinasyonu dediğimiz yani eller ve gözlerin eşzamanlı kullanımını gerektiren gelişim erken yaşlarda olmaktadır. Koşamayan çocuk iyi yazı yazamaz, yemeğini kendi yemeyen arabasını iyi park edemez, trafikte giderken şeridini koruyamaz. El yani parmak becerileri güçlenmemiş çocuklar, iyi birer cerrah ya da iyi bir keman virtüözü, piyanist, dağcı, ressam olamaz. Anahtarı kilide takmak, kredi kartımızı kullanmak, eşyalarımızı düzenlemek, ayakkabı bağcıklarımızı bağlamakla tıp, bilim, sanat gibi fonksiyonlarımız arasında temel bir ilişki var. Sonuç el-göz koordinasyonuna çıkıyor. İnsanlığın gelişimine baktığımızda ilk buluşlar basit aletlerdi ve bu aletlerin yapımında parmaklarını kullandı. İnsan kendini, tekniği, sonrasında geçtiği uygarlığı aslında parmaklarıyla kurdu. Halen bile aynı beyin yapısına sahibiz; teknolojiyi de aynı beyinler yarattı. Sorun teknolojide değil, sadece çocuklarımızın hayatına erken yaşlarda girmesinde. Çocukların ve yetişkinlerin teknolojiden vazgeçmesi pek mümkün ve gerçekçi değil. Bir yandan da teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı gerçeği var.

Üçüncü Boyutu Yitiren Çocuklar 1

Çocuklar çok fazla ekrana maruz kaldıklarında, hareket alanlarının ve doğal öğrenme ortamlarının azaldığında karşımıza çıkacak olan tablo pek iç açıcı değil.

Birçok anne babanın hayali iyi çocuk yetiştirmek. Öncelikse daha başarılı ve zeki çocuklar yetiştirmek. Günümüzde bunun için birçok fırsat var gibi görünüyor. İlk bakışta çok şanslılar. Zekâ geliştiren oyunlar, oyuncaklar, kartlar, televizyon programları, bilgisayar, telefon, tabletlerde oynanan oyunlar vs.

Öyleyse okullarda durum nasıl? Genel anlamda akademik başarı odaklı okullarda da hayat fazlaca kurgulanmış görünüyor. Okullarda teknoloji başarının anahtarı gibi görülebiliyor ve teknoloji imkânlar dahilinde kullanılıyor. Çocuklara anaokulundan itibaren farklı alanlarda dersler, kurslar, atölyeler sunuluyor.

Bilgiye hızla ulaşan, canı sıkılmayan çocuklar! Gerçekten çok şanslılar mı? Bu çocuklar çok mu zeki olacak? Teknoloji dozunda kullanılmadığında, çocuklar çok fazla ekrana maruz kaldıklarında, hareket alanlarının ve doğal öğrenme ortamlarının azaldığında karşımıza çıkacak olan tablo pek iç açıcı değil. Sosyal ve duygusal becerilerinin azaldığı, dil ve iletişim becerilerinin gerilediği, temel motor becerilerin zayıfladığı, canı sıkıldığında ne yapacağını bilemeyen, merak duygusunu kaybetmiş çocuklar. Günlük yaşam becerilerinden de uzaklaşan, hatta bir araya gelince oyun bile kuramayan çocuklar. Amerikan Pediatri Derneği (APA), çocukların iki yaşına kadar teknolojiyle tanıştırılmaması gerektiğini söylüyor. APA, 3-5 yaşları arasında en fazla günde yarım saat olması yönünde görüş bildiriyor.